Avrupa! İster duuy, ister duyma sesimizi!

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 guventurk@portakalonline.com

Geçtiğimiz pazartesi günü İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanlarının okul içi iletişimini sağlayan mail grubuna Prof. Dr. Ali Nesin imzalı, "Ali Nesin'den kamuoyuna duyuru" başlıklı bir mesaj düştü. Değerli matematikçi Ali Nesin, "Almanya'daki dostlarımız Essen Üniversitesi'nde bir Aziz Nesin'i anma gecesi düzenlemek istedi." diyerek söze başlıyor ve davetli olduğu bu geceye katılmak için Almanya vizesi almaktan ve bu ülkeye  gitmekten nasıl vazgeçtiğini anlatıyordu: 

"Her Türk gibi AB vizesi almam gerekiyordu. Istedikleri tonlarca belge yetmezmiş gibi bir de konsolosluğa bizzat gitmem gerekiyormuş... Önce bir tepki gostermedim. Ne zaman, saat kaçta gibi sorulari sorunca isteğin aşağılayıcı yönünü kavradım. Sabahın köründe, 6:30 filan gibi Alman Konsolosluğu'nda olmam gerekiyormuş... Ne sabahın köründe, ne de günün herhangi bir saatinde Alman Konsolosluğu'na gitmeme kararını aldım. Beni Almanya'ya davet eden dostlarımızı kırma pahasına. Dostlarımız beni bağışlasınlar. Bu kadar alçalmayı ne kendime, ne Aziz Nesin'e, ne de Nesin Vakfı'na yedirebildim."

Bunun üzerine Alman yetkililerle uzun uzun pazarlıklar yapıldığına değinen Nesin, şöyle devam ediyor:

"En son gelen haber şöyleydi: Konsolosluktan bir yetkili, öğle saatlerinde benimle tanışmaktan büyük onur duyarmış. Vize bölümüne değil de, konsolosluğa kadar gidip benimle tanışmasına ve böylece onurlanmasına olanak tanıyabilir miymişim?

Az kalsın tuzağa düşüyordum. Belki de gerçekten benimle tanışmaktan onur duyacak bir Alman'a rastgelmişizdir... Olmaz mı?  Olmaz, ama doğrusu bir an kuşkuya düştüm. Aklım başıma geldiğinde şöyle yanıt verdim: 'O onur bana aittir. Önce vizeyi verin, daha sonra tanışıp karşılıklı onurlanırız.'

Vizeyi vermediler! Almanya'ya gitmeye bayılmadığımı, hele bu davranış biçimleriyle hiç mi

hiç gitmek istemediğimi (umurlarında olmasa da) Alman otoritelerinin ve kamuoyunun bilgisine saygılarımla sunarım."

Ali Nesin hocamızın bu açıklaması üzerine çok sayıda mesaj geldi. Hemen herkes Nesin'in doğru bir karar verdiğini, yalnız Almanya'nın değil, Avrupa'nın pek çok ülkesinin de benzer bir tutum içinde olduğunu belirtiyordu. Ancak içlerinden bir tanesi, Avrupa Birliği'nin vize konusunda yalnızca "haksız bir tutum" içinde bulunmakla kalmadığını, meseleyi en hafif nitelemeyle (en hafif  diyorum!)  "ikiyüzlülüğe" vardırdığını gösteriyor.

Mültecilerin ve göçmenlerin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla oluşturulan Göçmen Dayanışma Ağı'nın web sitesinde imzaya açılan "vize rüşvetine hayır" kampanyası, (www.gocmendayanisma.org/vizerusvetinehayir/ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının zaten yıllardır haksız ve hukuksuz bir biçimde ellerinden alınan AB ülkelerinde serbest dolaşım hakkının şimdi de bazı meslek gruplarına kısmi olarak tanınması karşılığında masaya sürülen

"ahlaksız teklif"in reddedilmesini istiyor.

AB ülkelerinin birçok ülkeye şart koştuğu vize uygulamalarının, yurtdışına çıkmak isteyenler için bir eziyet ve aşağılanmaya dönüştüğüne dikkat çeken kampanya çağrısı şöyle devam ediyor:

"Şimdi Türkiye hükûmeti, AB ile bir vize muafiyeti anlaşması imzalamaya çalışıyor. Eğer gerçekleşirse, öncelikli olarak işadamı, işkadını, gazeteci, sanatçı ve akademisyen gibi kesimler Avrupa ülkelerine vizesiz seyahat edebilecek. Karşılığındaysa AB'nin uzun zamandır Türkiye  hükûmetine imzalatmaya çalıştığı başka bir anlaşma dayatılıyor. 'Geri Kabul Anlaşması' denilen bu düzenleme kabul edilirse, Avrupa ülkelerinde 'kağıtsız' -yani belgesiz- konumda yakalanan ve Türkiye'den geçtiği tespit edilen göçmenler Türkiye'ye geri gönderilecek.

Seyahat etmeleri sakıncalı görülmeyen, ayrıcalıklı addedilen bir kesime yönelik vize muafiyeti karşılığında "yük" olarak nitelendirilen göçmen ve mültecilerin hayatları üzerinden bir pazarlık yapılıyor. Kimileri vizesiz yurtdışına gitme sevincini yaşarken, binlerce insan daha önce imzalanan Geri Kabul Anlaşmaları ile örneklerini Türkiye-Yunanistan sınırında gördüğümüz insanlık dışı muamelelere maruz kalacak; alıkonma ve geri gönderme merkezlerine insan haklarına aykırı koşullarda süresi belirsiz bir şekilde kapatılacak."

(...) Biz bu kampanyada imzası olanlar sunulan ayrıcalıktan yararlanıp yararlanamayacağımıza bakmaksızın, bu ayrımcı uygulamaya hep beraber karşı çıkıyor ve 'vize rüşvetine hayır!' diyoruz."

Prof. Ali Nesin'in açıklamasıyla aynı gün, yani 25 Ekim'de Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe, düzenlediği basın toplantısında, Akdeniz Üniversitesi Senatosu'nun 22 Ekimde gerçekleştirdiği 19'uncu toplantısında, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Harun Gümrükçü ve ekibince hazırlanan, ''Vizesiz Avrupa Deklarasyonu''nun oy birliğiyle kabul edildiğini bildiriyordu. Bildiride kısaca AB-Türkiye arasında imzalanan protokollerin ve Avrupa Birlği Adalet Divanı kararlarının şüpheye yer bırakmayacak şekilde AB üyesi 27 ülkenin Türkiye'ye vize uygulamasının önünde engel teşkil ettiği dile getiriliyor, AB ülkelerinin keyfi ve hukuk dışı bir tutumla, yargı kararlarını da hiçe sayarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize uyguladığı belirtiliyor ve bu uygulamaya karşı yine AB Adalet Divanı'na şikayette bulunulması çağrısı yapılıyordu. (ayrıntılı bilgi www.bhim.akdeniz.edu.tr ve www.vizesizavrupa.org adreslerinden alınabilir)

Belki hatırlayacaksınız 2007-2008 yıllarında Ankara Ticaret Odası da (ATO) vize konusundaki haksızlıklara dikkat çekmiş ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için AB'de serbest dolaşımın çoktan kazanılmış bir hak olduğunu dile getirmişti.  ATO açıklamasında bir vize için 40 belge istendiği, ayrıca parmak izi, biyometrik fotoğraf ve iris taraması dahil olmak üzere pek çok kişisel verinin talep edildiği, bunların üstüne de hatırı sayılır miktarda ücret alındığı ifade edilerek  Türkiye'nin vize ve kotalar nedeniyle yılda 5 milyar dolarlık zarara uğradığı belirtiliyordu.

Türkiye'nin AB ile ilişkisi neredeyse 50 yıla dayanıyor. Türkiye bu ilişkide gümrük birliği dahil yükümlülüklerinin pek çoğunu yerine getirdiği halde, sahip olduğu haklardan yeterince yararlanamıyor, yararlandırılmıyor. İşçisiyle, girişimcisiyle, sanatçısıyla öğrencisiyle bedelini fazla fazla ödediğimiz gümrük birliğinin ayrılmaz bir parçası olan dolaşım hakkının, hemen ve her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için tanınmasını istemek, bunun için en radikal önlemleri almak, Türkiye'deki ve 27 Avrupa ülkesindeki her hükümetin görevidir diye düşünüyorum.

Doğrusunu isterseniz ben çok seyahat meraklısı biri sayılmam. Bir yere bıraksanız otuz sene sonra dönüp aynı yarda bulacağınız insanlardan biriyim. Yani kendim için bir şey istemiyorum, ama  eğer birileri "küreselleşme" diyorsa, "serbest rekabet" diyorsa, "insan hakları", "özgürlükler", "hukuk" diyorsa, bunun gereklerini de derhal yapmak zorunda. Aksi halde Almanya da, başka Avrupa ülkeleri de Ali Nesin Hoca'nın ve daha bir çok kişinin yokluğuna katlanmak zorunda kalır, benden söylemesi...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018