Bir kilit dünyada, bir kilit Türkiye’de

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Euro / dolar paritesindeki düşüş, parite oyuncularını sert vurdu. Fed’in eylül açıklamalarının ardından, dolarda 2015’e ilişkin bebek adımlı olsun bir faiz artış beklentisi dahi kalmadı. Tahminler en erken 2016’nın ilk çeyreğinde yığılmaktadır. Eski başkan Bernanke’nin açıklamalarına bakarsanız; faiz artışını tamamen rafa kaldırmak gereklidir. Fed neden faiz artırıyor? Finansal istikrarın sürekli tesisi için. 4.4 trilyon doları aşan bilanço büyüklüğündeki artışı durdurabilmek için. ABD hazine bonolarındaki balona dur diyebilmek için. Bütün bunlar, normalleşme sürecini tanımlıyor. Tartışılan normalleşme değil elbette, zamanlaması…

Kurları küresel arenada karşı karşıya getiren dengesizlikler, desteğini; olağanüstü düşük seviyelerdeki reel faizlerden ve dünyayı bir uçtan bir uca çepeçevre saran çok farklı özellikli sermaye piyasalarından almışlardır her zaman. Öyleyse dünyada işler nerede kilitleniyor olabilir? 

1. Bir ülke likidite tuzağındaysa cari fazla veren diğer ülkeleri de aynı tuzağın içine çekebiliyor. 
2. Rezerv paralar küresel likidite büyüklüğü içindeki orantısız paylarıyla bambaşka bir paradoksun da kapısını aralayabiliyor. 
3. Korumacılık önlemleri bir ülkenin yerel ekonomisini bir başkasının omzuna basa basa yükselten bir süreci tetikleyebiliyor.
4. Deflasyonu gündeme oturabiliyor. 
5. Fiyatlar ve ücretlerin aşağı yönlü esnekliği kalıcı olabiliyor.
6. Kamu borçları ve bütçe harcamaları küresel sistemik krizin çözümünde önemli bir alternatif olsa da, yeni balonlar oluşmasının da önüne geçemiyor. 

İçeride kısa vadeli borçlarımız önemlidir. 2014’ü kapatırken 132.8 milyar dolar düzeyindeki borçlarımız, ağustos 2015 için 124.9 milyar dolara seviyesine geriliyor. 

Yani borçların para birimlerine göre kırılımları 65,6 milyar dolar, 33,8 milyar euro, 23,9 milyar japon yeni ve 41.4 milyar TL’den oluşuyor. Dolar eşleniklerine bakarak yüzdesel dağıttığımızda; dolar yüzde 53, euro yüzde 31, yen yüzde 0.16 ve TL yüzde 14 paydadırlar. Düz bakarsak (nominal) dış borçlarımız dolar bazında yüzde 5.97 düşüş gösteriyor. Ne kadarı kur düşüşü ve ne kadarı reel düşüştür dersek de, o zaman sadece yüzde 0.97 reel kısa vadeli borç düşüşüne ulaşıyoruz. Yani kısa vadeli borçlarımız yerinde sayıyor. 

Öte yandan 1 Kasım seçimleri sonrasının nasıl şekilleneceğine ilişkin hem tablomuz karışık, hem de kafamız bulanık. Her şeye belirsizlik hakim. Belirsizliği sevmeyen ekonomi, düzeltmelerin altını doldurabilecek makro destekler bulamadıkça, hem içerden hem de dışarda baskı altındadır. Sonuçta savunma harcamalarının artışı bütçeyi, sınır kapılarının uzamış kuyrukları dış ticareti yaralamayı sürdürüyor. Yeni istihdam yaratamayan ekonomi talebi, talep büyümeyi, büyüme dış kaynağa olan bağımlılığımızı vuruyor. Bu denklemde geçişken kurların etkisinde kalarak, dünyadaki deflasyon eğilimine aldırmaksızın, tüketici enflasyonumuz artışını sürdürecek olursa; işte o zaman dışarda olduğu kadar, içerde de kilitleniriz.  

65464-001.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar