Borç krizi bankaları vuruyor

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

1980 dış borç krizi sonrası küresel finansal sistemin aktörleri ülkeden ülkeye borç vermek yerine bankaların tahvil satın alımı yolu ile kredi verme yoluna gittiler. Uygulama sistemin büyümesi ile birlikte bankalardan devletlere borç vermenin yanında o ülkenin reel sektörde yer alan firmalarına ve bankalarına kredi vermeye değin uzandı. Hacim yönünden iş öyle bir hal aldı ki, Uruguay hükümetinin tahvili İstanbul'daki Ali bey'in portföyünde kendisine yer bulabildi. Sonuçta da bu durum tahvil satın alan sıradan yurttaşın nerede ise tüm dünya ekonomisini izler hale gelmesine neden oldu.

Küçük bir örnek Türkiye'nin TL ya da döviz cinsinden çıkarmış olduğu tahvillerin (Eurobond) getirisi birçok ülkenin tahvil getirisinden yüksek olduğu için (krize değin özellikle AB ülkeleri vatandaşları için), bu ülkelerin vatandaşları Türkiye'de Hazine'nin çıkardığı tahvillerden satın alarak, elde ettikleri faiz gelirini ikinci bir emeklilik maaşı gibi gördüler. Bu para Türkiye'ye geldikçe hükümet edenler, Türkiye parlayan yıldız dediler. İthalat arttı, büyüme rekora koştu, buna cari açıkta eşlik etti. Aslında para geldikçe ülke borç faizlerini ve vadesi gelen borcu ödedikçe sorun olmuyor. Ülkelerde borç ödemek için eğer gelir akımları yetersiz ise, finansal sistemin imkanlarını kullanarak, yeni borç alarak borçlarını ödüyorlar. Türkiye'de bu imkanı kullananlardan, 2002 yılında 248.3 milyar TL olan borç stokunu, 2011 yılının ilk çeyreği sonunda 500 milyar TL'ye, yani borcunu dokuz yılda ikiye katlamayı başarmış bir ülke!!  Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de, bu süreç işlerken söylenen şarkı:  " mutluyum, mutlusun, mutluyuz" oluyor.

Soru ya da Sorun Şu: Nereye kadar   

Bu mutluluk tablosunu bozan ilk olgu borç verenlerin yani bankaların, tasarruf sahiplerinin bu ülke çok borçlandı, artık borç vermeyelim demesi ile ya da ima etmesi ile ortaya çıkıyor. Böyle bir durumda ülke hızla borç ödeyemez (default) durumuna düşüyor. Uluslararası derecelendirme kuruluşları ağız değiştirip ülkenin, bankaların kredi derecelendirme notlarını düşürüyorlar. Daha ileri gidip borçlar ödenmez ise borç verenlerinde durumu zorlaşır diyip, onlarında notlarını aşağıya çekiyorlar. Bir anlamda borç ödeyememe riski böylece başka ülkelere ve bankalara da bulaşmış oluyor. İşte Çarşamba günü kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in iki Fransız Bankasının  Credit Agricole'un notunu Aa1'den, Aa2'ye ve Societe Generale'in notunu Aa2'den, Aa3e indirmesinin nedeni de burada gizli. Moody's'in kredi notunu düşürmesinin nedeni bu ülkelerin Yunanistan'a verdikleri borç. Yani Yunanlıların borcu, şimdi Fransızlarında derdi oldu.

Bu durum olumsuz gelişme Fransız Bankaları ile sınırlı kalsın diye, şu an da tüm AB ülkeleri, özellikle Almanya dua ediyor. Çünkü sırada AB'nin en sağlam ekonomisi olarak görülen Almanya var. Neden Fransa ve Almanya öne çıkıyor? Tek nedeni var. Yunanistan'ın tahvil stokunun nerede ise yarısı bu iki ülkede.

Şimdi gelinen noktada bu üç ülkede hangi şarkı söylenir, siz karar verin. Benim bildiğim Yunanistan'da bu borçlanma politikasını izleyen Karamanlis hükümeti gitti. Sırada Fransa'da Sarkozy, Almanya'da Merkel Hükümeti var. Onlarda gidici gibi duruyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019