Bütçe nasıl toparlanacak?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

10 Nisan’da açıklanan YEP’e ilişkin ilave tedbirlerin piyasaların beklentilerini karşılamış olduğunu söylemek zor. Geldiğimiz noktada piyasalar çok daha somut ve elle tutulur tedbirler görmek istiyor. Hal böyle iken, bir de İktidar bazı siyasi meseleleri uzatarak ekonomik ortamdaki gerilimin azalmasına yardımcı olmuyor doğrusu. Hele elimizde ne fazla dövizimiz, ne de bir bütçe imkanımız varken! Gerilimli süreç uzadıkça da TL aşırı zayıf kalmaya devam ediyor, şirketler iflas ediyor, insanlar işsiz kalıyor ve her geçen dakika ekonomiyi toparlamak daha da güçleşiyor.
Bu karışık ortamda Mart ayı bütçesi de beklenenden kötü geldi. Merkezi Yönetim bütçe rakamlarına göre aylık açık 25 milyar TL ile rekor seviyeye çıkmış durumda. 3 ayın toplam açığı ise 36 milyar TL’nin üzerinde. Son 12 aylık açık da 88 milyar TL ile şimdiden sene sonu hedefi olan 80 milyar TL’yi geçmiş durumda.

Bu ay özellikle rahatsız edici olan gelişme 2018 Mart’ına göre toplam vergi gelirlerinde artış değil, %0.4 azalma olması. Enflasyonun %20 civarında seyrettiği göz önüne alınırsa bu durum reel vergi gelirlerinde çok büyük bir düşüş anlamına geliyor. Dahilde alınan KDV’deki anormal düşüş (- yüzde 51) aylar arasında bir tahakkuk-tahsilat kayması ile açıklanabilir kanımca. Daha endişe verici olan ise, geçen senenin aynı dönemine göre kurlarda yüzde 40’ın üzerinde artış meydana gelmiş olmasına karşın ithalat hacminin düşmesi nedeniyle ithalde alınan KDV ve gümrük vergilerindeki yavaşlama. Bu sene uluslararası ticaretten alınan vergilerde yüzde 36 artış beklenirken, ilk 3 ayda değil artış, yüzde 4.5 gerileme söz konusu.

Açıkçası bu resesyon ortamında gelir artışı yaratmak da zor. Geçen sene Hükümet yılın 2. yarısında yapı izin belgeleri ve bedelli askerlik harçlarından 26 milyar TL’ye yakın bir gelir elde etmişti. Bu sene böyle bir olağandışı gelir bulunması zor gözüküyor. Vergi tarafında ise ekonomideki toplam talebi düşürmeyecek şekilde gelir vergisinin üst kademelerinde bir miktar artış düşünülebilir. Emlak vergisi esasen iyi bir servet vergisidir, ancak emlak piyasasının son durumunda bu pek gerçekçi bir seçenek olmayacaktır. Bir de tabii elektrik, doğal gaz, akaryakıt gibi ürünlerde yapılan ve de yapılacak olan artışlar var.

Gider tarafına baktığımızda ise personel ücretleri ve SGK açıklarının önemli bir kısmını oluşturan emekli maaşları konusunda kısa vadede yapılacak fazla bir şey bulunmuyor. Belki SGK’nın diğer giderlerinde bir miktar kısıtlamaya gidilebilir. Daha ihtiyari harcamalar olan mal alımları ve sermaye yatırımlarında da ek kısıtlamalar söz konusu olabilir.

Hükümet sene sonuna kadar hiçbir tasarruf tedbiri almaz ise, kalan 9 ayda gelir-gider dengesinin geçen sene ile aynı seviyelerde kalacağı gibi oldukça iyimser bir varsayım altında bile bu seneki bütçe açığı 110 milyar TL ile milli gelirin yüzde 2.5’inin üzerine çıkmakta. Senenin geri kalanında gelir-gider artışlarının ilk 3 aydakine paralel bir şekilde devam edeceğini öngören bir varsayım altında ise bütçe açığı 150 milyar TL gibi sürdürülemez bir seviyeye çıkmakta.

Hükümetin mutlaka sıkı bütçe konusunda kararlılığını net bir şekilde ortaya koyması gerekiyor. Olabildiğince sıkı ve yatırımcıları inandırıcı bir bütçe ortaya koymak aynı zamanda iç borçlanma faizleri üzerindeki olası baskıları azaltacak, bu da MB’nin yılın 2. yarısında faizlerde kademeli bir düşüş politikasına girmesini kolaylaştıracak, bu şekilde de kredilerde bir canlanma ve nihayetinde de ekonomide bir toparlanma meydana gelebilecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019