Çeşme’de RES olur ama nasıl?

Mehmet KARA
Mehmet KARA ENERJİ GÜNDEMİ mehmetkara2007@yahoo.com.tr

İstanbul’da dün başlayan Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi (TÜREK) bugün de devam ediyor. Toplantılarda yerli ve yabancı pek çok firmadan üst düzey yöneticiler, teknik ilgililer, kamudan da temsilciler yer alıyor. 

Ve tabiri caizse, bugünlerde Avrupa’da rüzgarın nabzı İstanbul’da, Türkiye’de atıyor. TÜREK’te, rüzgar enerjisinin avantajları, bu alanda Türkiye’deki fırsatlar, sorunlar. yatırımların önündeki engeller masaya yatırılıyor, görüşler dile getiriliyor. Etkinliğin gündeminden bazı çıktıları gazetemizin sayfalarında da bulacaksınız. 

Tesadüfe bakın ki, biz de tam geçtiğimiz hafta sonu Enerji Gazetecileri ve Medya Derneği (EGAD) üyesi bir grup enerji muhabiri, editörü, yazarı olarak Türkiye’de rüzgar ve rüzgar enerjisi denilince ilk akla gelen yerlerden biri konumundaki Çeşme’deydik. 

Gidiş nedenimiz, son aylarda Çeşme’deki rüzgar projelerine karşı oluşmaya başlayan tepkilerdi. Bu turizm beldesinde esnafa, sokaktaki vatandaşa da sorduk, doğrudan şikayetçi olup, bu konuda kamuoyu oluşturmaya çalışanlarla da görüştük... 

Şikayetlerin arkasında esas itibariyle iki neden var. Birincisi tekil sayılabilecek neden. Yani kendi arazisine, acele kamulaştırma kararıyla el koyulup türbin dikilmeye çalışılan Çeşmelilerin karşı çıkışı. İkincisi de buradaki projelerin yerleşim birimleriyle artık neredeyse içiçe denilebilecek mesafede kurulması... 

Bireysel mağduriyet kaynaklı şikayetleri bir yana bırakırsak Çeşmelilerin yerleşim birimlerine çok yakın noktalara kadar rüzgar turbinleri kurulmasına ilişkin tepkileri şöyle özetlenebilir: 

Evet, rüzgar en temiz enerji kaynaklarından biri. Biz de Türkiye’nin bu yerli ve yenilenebilir kaynaktan daha fazla yararlanmasından yanayız. Ancak olur olmaz her yere rüzgar türbini kurulmasını da doğru bulmuyoruz. Evimizin yanı başında, burnumuzun dibinde, turistik tesislerimizin sağını solunu yüzlerce rüzgar türbiniyle kuşatmalarını istemiyoruz. Çok da uzak olmayan mesafelerde rüzgar santrali kurulabilecek çok daha uygun araziler var. Oralara yapılsın, biz de desteklemeye devam edelim. Çeşmeliler’in tepkisi sadece sözde kalmamış. Davalar da açılmış. Kendi arazilerinin kamulaştırılmasına karşı dava açanlar var. Ayrıca, bölgedeki rüzgar projeleri için alınmış bazı “ÇED gerekli değildir” kararları da mahkemelik olmuş durumda. 

Kamulaştırma kısmına ilişkin açılan dava daha anlaşılabilir türden bir tepki. Ancak ÇED gerekli değildir kararlarına karşı açılan davanın gerekçesi aslında Çeşme’deki sorunun kaynağına çok net şekilde işaret ediyor. 

Şimdi Çeşme yerleşimine yakın mesafede 5 rüzgar santrali projesi var. Hepsi için de ÇED gereksiz kararı verilmiş çünkü her birinin kurulu gücü 20 MW’nin altında. Ancak hepsi de yan yana durumda kurulacak bu projeleri yan yana koyduğunuzda kurulacak türbin sayısı çok yüksek, kurulu güç ise 75 MW’nin üzerinde. 

Bu durumda akla şu sorular geliyor. Ortada kanuna karşı bir hile, yani hile-i şeriye mi söz konusu? Öyle değilse de ortada bir sorun yok mu? Yani Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) çalışmalarında amaç çevreyi korumaksa, neden her santrali tek tek değerlendirmek yerinde, bölgeye ilişkin genel bir ÇED yaklaşımı benimsenmiyor? 

Ortada düzenlemelerle ilgili bir sorun olduğu kesin. Yakın geçmişte, bir başka turizm beldesi Ayvalık’ta, Cunda Adası’nda kurulması düşünülen rüzgar santrallerinin lisansları iptal edildi. Umarız Çeşme’deki sorunlar da tatsızlığa meydan vermeden çözülür. Daha da önemlisi, başka beldelerde de tıpkı dereleri mahveden HES’lere yönelen eleştiriler gibi ciddi bir tepki oluşmaması için mevzuattaki bu açığın kapatılması sağlanır... 

En iyi kaynak burada diye ille de tesisi buraya kurmak yerine etrafta kim var kim yok, ne üretiliyor, ne tüketiliyor, nasıl yaşanıyor diye bakmak gerekmez mi? 
Şimdi ÇED yönetmeliğinde değişiklik hazırlığı var. Taslakta HES’ler için ÇED raporu almak zorlaştırılıyor, rüzgar santrallerinde tam tersi yapılmaya çalışılıyor. Bu da gösteriyor ki, geçmişte dereleri mahvetmekle suçlanan HES’lerde yaşanan sorunların bir benzeri bu kez RES’lerde yaşanabilir. 

Yani HES’lerden ağzı yanan düzenleyici otoritenin aslında RES’ler konusunda üfl eyerek hareket etmesi gerekmez mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar