Değişen dengeler

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

 

 

Hızla değişen dünyanın değişemeyen teması; liberal ekonominin işleyen mekanizmasıdır. Kriz sonrasında da ucuz vasıflı işgücüne eğilim, yüksek sermaye kazancına yönelim ve risksiz ortamın optimum ( en yüksek verimli) kazancını tercihe koşuyor. Ancak kriz öncesi ve sonrası arasında ciddi farklılıklar olduğunun da altını çizmelidir. Likidite, iki temel değişkeni çağırıyor;
1) Para biriminin değişme gereksinimini,
2) Enflasyonu.
İşte bu çağrım altını bir küresel enstrüman olarak öne çıkarıyor. Son aylardaki düzeltim düşüşü, merkez bankalarının alımlarıyla birkaç gündür sert bir toparlamayla, adeta "yıkılmadım ayaktayım" diyor.
Küresel döviz işlem piyasası 2007-2010 arasına hacmini %20 artırdığında 4.0 TRY'a getirmişti. Kriz sonrasının spot işlem hacimleri bir anda 1.5 TRY dolara erişip, döviz türevlerin toplamdaki payından %7.5 çalmış, %37'e oturmuştu. 1999 Glass-Steagall Yasası'nı iptal ettiğinde, çok geçmeden müşterilerle yatırım bankalarının profesyonelleri karşı karşıya geldi. Gölge bankacılığı temizlemek kolay olmadığı anlaşıldığında; AB, Japonya ve ABD bu süreci olabildiğince küresel sermaye dengelerine zarar vermeden atlatmayı deniyorlar. Karşınıza ters yönden gelen bir araç çıktığında, önce varsa emniyet şeridi yoksa şarampole kaçmayı denersiniz. İşte onlar da bunu yapıyorlar. Ancak 2007 Ağustos'u ile 2013 Mayıs'ı arasında geçen süreçte eş güdümlü hareket kabiliyeti gösteremiyorlar. Çarpışmak kaçınılmaz oluyor. Yani, aynı zamanda aynı kararları uygulayamıyorlar. ECB, BOJ ve FED'in basit birer gösterişten öteye geçemeyen ortak adımları, gelişmekte olan ülkelerin işini kolaylaştırıyor. Gelişmiş ülkelerden gelişmekte olanlara doğru girişimcilik ve sabit sermaye yatırımlarının hareketliliği hız kazanıyor.
Düşük kamu borcu, bütçe disiplini, tek siyasi parti hükümeti bizim piyasada finansal oyuncuların cirit atmasına ve yüksek riskli enstrümanların yosun tutmasını sağlıyor. Cari açığın finansmanında portföy yatırımları artışı, doğrudan yatırım kaybı önlenemiyor. TL değerlense de, para politikası; ROK, politika faizi ve likidite bandı üçlüsünü birden kullanıp, çok kollan saldıran küresel krize; hedefli, çok amaçlı, çok enstrümanlı yanıt sunuyor. Kırılganlıklarımız, biri yazılıp elde var bir şeklinde büyüyor. Enflasyon ve kamu borçluluk yükü yazılıp, elde var; reel üretimde enerji, yağlı tohum, ilaç, otomotiv dış bağımlılığı, mesleki eğitimsizliği, katma değersizliği, rekabetsizliği deniliyor. Tüm bunların güncel sonuçlara yansıması, adeta inşaat sektörünün yabancının tuttuğu yosun tuttuğu yüksek riskin üzerine basıp düşmek oluyor. 2013 Mayıs reel sektör güven endeksinde inşaat sektöründe kararlı bir güvensizlik ivmesi öne çıkarken, diğer sektörler hizmet ve perakende şimdilik değişen dengeleri idare ediyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar