Dengelenme sürecinde sabırlı olmak gerekiyor

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Son gelen rakamlar ekonominin daha önce çizdiğim patikada ilerlemeye devam ettiğini ve normal şartlarda toparlanmanın 3. çeyrekte başlayacağını gösteriyor. Her ne kadar Bakan Albayrak gazetecilerle dünkü toplantısında toparlanmanın daha önce olabileceğine dair işaretler alındığına vurgu yapsa da, işin aceleye getirilmemesi ve hem enflasyon dinamiklerini, hem de döviz dengesini bozacak aşırı genişlemeci ekonomi politikalarına meyil edilmemesi oldukça önemli. Aynı şekilde, MB’nın da faiz politikasında bugüne kadarki “sabırlı” tutumunu sürdürmesi gerekiyor.

Enflasyon dinamikleri demişken, beklentiler dahilinde gelen Ocak TÜFE rakamının ana harcama grupları ve çekirdek enflasyon bazında manşetten daha olumlu veriler içerdiğini de not edelim. Ana harcama grupları bazında gıda dışındaki tüm gruplardaki fiyat hareketleri ya çok az artış, ya da azalış şeklinde. Bu durumun bir yansıması da bu ay manşet enflasyon sabit kalırken, çekirdek enflasyondaki düşüşün devam etmesi. Ancak, bu düşüşlerin manşet enflasyona “kalıcı” bir şekilde yansıması için 2 ay daha beklememiz gerekiyor. Bu dezenflasyonist süreçte MB’nın ileriye dönük rehberliğini (forward guidance) artırması faydalı olacaktır. Bundan kastım MB’nın bu sene içerisinde hangi şartlarda, hangi vadelerde ve hangi miktarlarda faiz indirimine gideceği konusunda bazı yol gösterici işaretler vermesi. Bu yaklaşım aynı zamanda (finansal piyasaların her türlü haberi önceden satın aldığını da dikkate aldığımızda) toparlanmanın hızlanmasında etkili olabilir.

Diğer olumlu bir rakam ise (ki benim bu konuda bazı endişelerim vardı) Ocak ayında ihracat rakamında çok yüksek oranlı olmasa da görülen artış oldu. Evet, yüzde 6 artış oranı çok yüksek sayılmaz, ancak dış ticaret pazarlarımızdaki durgunluk dikkate alındığında kötü bir netice de değil. İthalat tarafında ise özellikle ara malı ithalatındaki (enerji ithalatındaki artışa rağmen) büyük oranlı düşüş ihracat içindeki ithal girdi payının da düşmekte olduğunu gösteriyor.

Neticede, normalde mevsimsel olarak cari açık verdiğimiz bu aylarda bile cari fazla vereceğimizi dikkate alırsak, ödemeler dengesi tarafında bir kriz yaşama ihtimalimizin çok azalmış olduğunu söyleyebiliriz. (IMF’yi bekleyenler açısından kötü bir haber!)

Bakan Albayrak’ın konuşmasında vurguladığı diğer bir nokta da faizlerin düşmesine rağmen kredi portföylerinin artmamış olması. Gerçekten de, örneğin ticari kredi faizlerinde son 4 ayda 10 puanın üzerinde düşüş olmasına rağmen, toplam TL kredi hacmi gerilemeye devam ediyor. Öyle ki, Ocak sonundaki kredi hacmi neredeyse 2018 Ocak’ına eşit. Aynı dönemde yüzde 20’nin üzerinde bir enflasyon yaşadığımızı dikkate alırsak, kredi hacmindeki reel gerilemenin ne büyük boyutlarda olduğu da ortaya çıkar. Tabii ki, normal şartlarda bankalar kredi vermek ister. Ancak daralan ekonomi ile birlikte kredi talebinin de azaldığını, bugünlerde kredi isteyen firmaların bir kısmının ise kibarca ifade edersem “iş devamlılığı olamayacak” şirketler olduğunun da dikkate alınması gerekiyor. Özellikle döviz kredileriyle finanse edilmiş verimsiz ve iç tüketime yönelik sektörlerde bir temizlik olması kaçınılmaz. Bunun olması da ekonominin yeniden sağlığını kazanması ve verimliliğin artması için şart. Bu sektörlerden gelecek baskılara ise Hükümetin boyun eğmemesi gerekiyor.

Başlıkta da vurguladığım gibi girdiğimiz dengelenme sürecinde “sabırlı” olmak şart. Bu sabrın gerek (özellikle yerel seçimler de yaklaşırken) Hükümet kanadından, gerekse de özel sektörden gelmesi gerekiyor. Unutulmaması gereken bir nokta da önümüzdeki dönemde yabancı kaynak girişlerinin geçmiş dönemlerdeki kadar bol olmayacağı ve bu şartlar altında maliye politikalarında aşırı genişlemeci bir tutumun sergilenmesinin de “anında” enflasyona ve ekonominin diğer dinamiklerine gayet menfi bir şekilde yansıyacağı gerçeğidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019