Dünya nereye, Türkiye nereye?

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Dünya ekonomisinin gündemini önde gelen merkez bankalarının yapacağı toplantılar belirleyecek bu hafta. ABD Merkez Bankası’nın (FED) Janet Yellen başkanlığında yapacağı son toplantıda faiz oranlarını artırma kararı alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Cevabı merak edilen soru ise FED’in 2018’de kaç kez faiz artıracağı ve yeni başkanı Powell ile nasıl bir çizgi izleyeceği. Avrupa Merkez Bankası’nın da mevcut politikasını sürdüreceğini açıklaması bekleniyor. Türkiye’de ise yılın üçüncü çeyreğindeki büyümenin %11.1 olarak gerçekleştiğinin açıklanması damga vurdu gündeme. Ekonomist Murat Üçer, TUİK’in bu sonucu açıklamasından üç gün önce, ELİG avukatlık bürosu tarafından düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada, şapkadan “şişman bir tavşan” çıkabileceğini söylemişti. Krediyle ve enflasyonla beslenen hızlı büyümenin sürdürülmesinin ise mümkün görünmediğini vurgulamıştı Üçer.

Danışman Karahan’ın görüşleri

Büyüme verilerinin açıklanması sonrasında Türkiye’deki gelişmelere geniş yer ayıran Bloomberg International televizyonunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baş ekonomi danışmanı olarak tanıtılan Hatice Karahan’a yöneltilen sorular da bu noktaya odaklanmıştı. Bundan sonra ne olacaktı? Cari açığı 42 milyar dolara tırmanan ve enflasyonu %13’e dayanan Türkiye yoluna nasıl devam edecekti? TC Merkez Bankası, sürekli olarak faizlerin düşürülmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çıkışlarına aldırmadan beklenen faiz artışını gerçekleştirebilecek miydi? Hatice Karahan soruları İngilizce yanıtlayarak gayet net bir şekilde TC Merkez Bankası’nın bağımsız olduğunu ve gerekeni yapacağını söyledi. Enflasyonun kontrol altına alınacağını vurgulayan Karahan, rayına oturan büyümenin 2018 yılında da büyük yeni desteklere gerek duymadan, yavaşlayarak da olsa süreceğini belirtti.

DÜNYA’dan al haberi

Günümüzde güncel gelişmeler, özellikle de finans piyasalarındaki, borsalardaki günlük iniş çıkışlar gündeme damgasını vuruyor. Ülkelerin ve ekonomilerin genel gidişatını gösteren ve geleceğe ışık tutan bulgular ve değerlendirmeler ise ikinci planda kalabiliyor. Önceki günkü DÜNYA gazetesinde yer alan bazı haberlerden örnekler vereceğim ne demek istediğimi daha iyi anlatmak için. DÜNYA’nın Pazartesi günkü manşetinde İbrahim Ekinci’nin ilginç haberi vardı. ULI ve PWC adlı kuruluşların 2009 yılından beri yayınladığı “Gayrimenkulde Gelişen Trendler Avrupa” raporunda, 2012 yılında en çok gayrimenkul yatırımı çekme potansiyeli olan Avrupa kenti olarak görünen İstanbul 2018 yılında listenin en sonunda, 31. sırada yer alıyor. İstanbul’un hemen üstündeki, 30.sıradaki Avrupa kenti ise Moskova. Rusya lideri Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha buluştuğu bir günde bu haberi okurken farklı sorular geçti kafamdan. Gerilim yaratan ve yabancı düşmanlığını körükleyen popülist rejimler yatırım ortamını olumsuz mu etkiliyordu acaba? Londra’nın Brexit kararı sonrasında 15.sıradan 27.sıraya gerilemesi de bunun bir göstergesi miydi? DÜNYA’nın bir diğer sayfasında, gazetenin İş Bankası ile birlikte düzenlediği “İş’le Buluşmalar” toplantısında konuşan İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin şu sözleri manşete taşınmıştı: “Türkiye’nin gündemi dijital dönüşüm ve teknoloji olmalı”. Bali’ye göre dünyada büyük bir değişim yaşanırken ancak bu değişime ayak uydurabilenlerin yaşama şansı vardı ve Türkiye’nin de gündemini buna göre belirlemesi gerekiyordu. Forbes dergisinin 100.yıl özel sayısında yer alan verilerden yararlanarak hazırladığım tablo Bali’nin sözlerini doğruluyor. 1967 ve 2017’de ABD’nin en değerli 10 şirketini ve bu şirketlerin borsadaki değerini gösteren bu tablo öne çıkan şirketlerin son 50 yılda, özellikle de son 20 yılda, nitelik ve nicelik olarak ne kadar değiştiğini gösteriyor.

Türkiye gündemini değiştirmeli

DÜNYA’da yer alan bir diğer haberde Hayat Varlık adlı borç ve varlık yönetimi şirketinin CEO’su Hilmi Güvenal, Türkiye’deki tipik borçlunun profilini şöyle çiziyor: “37 yaşında, erkek. Birden fazla kuruma borçlu, eşini ve kardeşlerini de borçlandırmış durumda. Aylık geliri 2.300 TL ama yaşadığı hayat 12.000 TL.”

Tablo çok açık: Türkiye geleceğe umutla bakabilmek için gündemini mutlaka değiştirmek zorunda. Siyasetçiler arasındaki düzeysiz kayıkçı kavgasının ülkeye bir şey kazandırmadığını ve teknolojideki devrime ayak uydurmadan başarıya ulaşmanın, borçlanarak tüketime dayanan bir modelle ekonomiyi kalıcı biçimde büyütmenin mümkün olmadığını artık anlamamız gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar