Düşük enflasyon karşısında Fed’in para politikası

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Bu yazıyı yazdığım saatlerde Fed’in para politikasının belirlendiği ‘Açık Piyasa Kurulu’nun toplantı sonuçları açıklanmamıştı. Ancak genel piyasa konsensüsü bu toplantıda faiz konusunda herhangi bir aksiyon alınmayacağı yönündeydi. (Toplantı sonrasında planlanmış bir basın toplantısı yapılmayacak olması da bu beklentileri güçlendiren bir nokta.) Şahsen Fed’in bu toplantıda piyasanın beklentisi olan Aralık ayındaki olası faiz artırımına ilişkin bile net bir ipucu ver(e)meyeceğini düşünüyorum. Fed faiz konusundaki ‘bekle ve gör’ stratejisini devam ettirecektir. Toplantıdan çıkacak tek karar Fed’in Haziran toplantısında açıklamış olduğu 4.5 trilyon dolara ulaşmış olan bilançosundaki tahvillerin azaltılması ile ilgili hareket planının takviminin daha da somutlaştırılması olabilir. (Her ne kadar azaltmanın Eylül’de başlaması bekleniyorsa da burada bile sürprizler olabilir.)

Trump’ın seçilmesi ve beklenenden iyi gelen işsizlik rakamları sonrasında bu seneki (ikisi şimdiden gerçekleşmiş bulunan) 3 faiz artırımının kesinleşmesi ile birlikte dolarda hızlı bir güçlenme yaşanmıştı. Ancak sonrasında biraz da beklenmedik şekilde dolarda bir zayıflama gördük ve görmeye de devam ediyoruz. (Sene başında 103 değerinde bulunan dolar endeksi bugünlerde 94 değerine kadar gerilemiş durumda.) Bu durumda bir kaç faktör etkili olmuş gibi gözüküyor. Birincisi Trump’ın programının gerek ekonomik gerekse de siyasi bakımdan ciddi zaafiyetler içermesi. Diğer bir sebep AB’nin bir toparlanma süreci içine girmiş olması ve ilk defa faiz artırma konusunun gündeme gelmesi (ki bu duruma piyasaların gereğinden fazla önem atfettiğini düşünüyorum). Üçüncü sebep ise istihdamdaki artışa rağmen henüz ne ücretlerde, ne de enflasyonda belirgin bir hareketlenme oluşmamış olması.

IMF’nin hafta başında açıklanan Dünya Ekonomik Görünümü raporunun temmuz revizyonu da son dönemde ABD’nin büyümesinin momentum kaybettiğini göstermekte. Nisan ayındaki projeksiyonlarda ABD’nin 2017 ‘de yüzde 2.3, 2018’de ise 2.5 büyüyeceğini öngören İMF son raporda bu rakamları her iki sene için de yüzde 2.1 olarak revize etmiş bulunuyor. (Buna mukabil, İMF diğer ekonomilerde büyümenin biraz daha güçleneceğini tahmin etmekte. Böylece 2017 toplam IMF’nin dünya büyümesi tahmini de yüzde 3.5 olarak sabit kalmış oluyor.)

FED’in olası para politikası kararlarına paralel olarak halen parasal sıkılaştırmanın fazlasıyla erken olup olmadığı ve zayıf artış gösteren büyümenin prematüre bir şekilde boğulup boğulmayacağı konusunda da yarı-akademik tartışmalar devam ediyor. Fed’in Atlanta ofisinin düzenli bir şekilde yayınladığı anlık (nowcasting) 2. çeyrek büyüme tahminleri yüzde 4’ten yüzde 2.5’e gerilemiş durumda. Şubat ayında yüzde 2.1 olan yıllık enflasyon ise yüzde 1.4’lerde seyrediyor. FED’in uzun vadeli enflasyon hedefi ise yüzde 2.0. (Bu dönemde emtia ve petrol fiyatlarındaki göreceli gerileme enflasyonun düşük kalmasına sebep olmuş olsa bile aynı dönemde doların değer kaybının da ters yönde bir etki yapmış olması beklenir.)

FED Başkanı Yellen ise işsizlik ve enflasyon oranları arasındaki ilişkiye önem atfetmekte. Ancak burada da gelişmeler beklendiği gibi değil. ABD’de işsizlik oranı son 4 aydır yüzde 4.4 gibi enflasyonu artırmayacak denge işsizlik seviyesi olarak görülen yüzde 5’in oldukça altında seyrediyor. Yellen buna rağmen enflasyonun gerilemiş olmasını cep telefonu tarifelerinde ve ilaç fiyatlarında düşüş gibi geçici faktörlerle açıklama eğiliminde. Bazı akademisyenler ise enflasyonun son 8 senedir düşük seyretmesinin ekonomik aktörlerin ileriye dönük enflasyon beklentilerinin de düşük kalmasına ve bizatihi bu durumun da gerçekleşen enflasyonu düşük tuttuğu şeklinde biraz zorlama bir açıklama getirmekteler. Diğer bir izahat da küreselleşme ve outsourcing nedeniyle ABD’deki yerel ücretlerin ve pek çok ürün fiyatının artık daimi bir baskı altında olduğu şeklinde.

Sonuçta, düşük enflasyonun sebebi her ne ise, enflasyonda belirgin ve kalıcı bir yükselme görmeden FED politika faizinde bundan sonra yapılacak bir artırım ABD ekonomisi açısından menfi sonuçlar doğurabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019