Eğitim şart

Mesut KOYUNCU
Mesut KOYUNCU Yönetim ve Vergi mesut.koyuncu@dunya.com

Almanya’yı düşünüyorum. Dört yıl süren birinci dün­ya savaşından mağlup ayrılmış, savaş boyunca kendi ordularını finanse ettiği gibi, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı ordularına da parasal ve silah yardı­mında bulunmuş bir devlet. Mağlubiyeti ülke dışı topraklarda kabul etmiş, ülkesi savaşta bir yıkım görmemiş, ancak savaş­tan sonra ciddi bir ekonomik kriz ve enflasyon (aslında parası­nı ortadan kaldıracak boyutta hiperenflasyon) yaşamış. Bütün bunlara rağmen savaştan sonra da üretmiş, sanayisi varlığını sürdürmüş. Ekonomik krizle birlikte yönetime gelen Hitler, sanayisini yeni bir savaşa hazırlık için kullanmış, günlük ha­yat için üretim yapan fabrikalar orduya silah, cephane ve teç­hizat üretimi yapmaya başlamışlar. Sonrasında ikinci dünya savaşı. Öyle bir savaş ki neredeyse altı yıl sürmüş. Almanya ye­nilmiş. Birincisinden farklı olarak ülkede taş üstünde taş kal­mamış. İkiye bölünmüş. Ancak savaş sonrası hemen batısı da doğusu da üretim üssü haline gelmişler. Bu derece yıkıma uğ­ramış bir ülke kısa zamanda bunu nasıl başarmış?

Eğitimi Alman ekolünden gelen bir duayen sanayici büyü­ğümüz ile bunları konuşuyorum. “Mesut Bey, eğitim diyor, Almanlar özellikle çıraklık eğitimine büyük önem verirler. İz­mir’de 1989 yılında otomobil yan sanayii için üretim yapmak üzere açılan 3. Organize Sanayi’nin açılışına gelen ve aynı za­manda Türk-Alman ortaklığıyla yapılan çıraklık okulunun da açılışını yapan, dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Richard Von Weizsacker’dan bu konuda yardım yardım istedim. Ken­disinin yönlendirmesiyle, tamamen Almanların benzeri okul­larını esas alarak, fabrikamızın içine bir çıraklık okulu, bölge­ye de bir sanat okulu (Endüstri Meslek Lisesi) açtık. Fabrika­mızın kalfa ve usta ihtiyacını bu okullardan, özellikle çıraklık okulundan karşılıyoruz.”

Gerek üretimde ve gerekse hizmet sektöründe yetişmiş ni­telikli eleman çok önemli. Oluklu mukavva sektörünü bilen­ler iyi bilir, katlama yapıştırma makinelerinin ayarı zor, süresi uzundur. Ben bu makinelerde, iyi yetişmiş bir operatörün, or­talama bir operatöre göre birkaç kat fazla ürettiğini biliyorum.

Yıllar önce Hesap Uzmanlığı dönemimde bir inceleme için gittiğim firmada, yıl içinde fire miktarlarının birden artıp üre­tim miktarının da ciddi oranda düştüğünü görmüştüm. Duru­mu araştırınca, bir ücret anlaşmazlığı nedeniyle tüm işçilerin işten çıkarıldığını, yenileriyle üretime devam edildiğini, tec­rübesiz işçilerin hem üretim miktarını ciddi oranda düşürdü­ğünü hem de fireleri zıplattığını tespit etmiştim. Çalışanlarla ücret düzeyi üzerinden yaşanan problem, akla hayale gelme­yecek bir kayba neden olmuştu.

Rekabet verimlilikten geçiyor. Verimli olabildiğiniz müd­detçe rekabet üstünlüğü sağlıyorsunuz. Rekabet üstünlüğü içen yüksek teknolojiye sahip makinelerinizin yazılı perfor­mansları değil, bu performansları sürdürülebilir şekilde yaka­layacak insan kaynağına sahip olmanız önemlidir.

Gerek az gelişmişliğin kısır döngüsü deyin, gerek orta gelir tuzağı deyin, bulunduğumuz noktadan bir üst lige çıkabilme­nin yolu verimlilikten geçiyor. Verimlilik, sıfıra yakın ilave ya­tırımla katma değer yaratmak demek. İhtiyacımız olan tek şey ise nitelikli, yetişmiş insan kaynağı.

Bu konuda ciddi sıkıntılarımız var. Mesleki eğitim konusu­nun baştan sona yeniden yapılandırılması gerekiyor.

Çıraklık yani mesleki eğitim kursları bu eğitimin en temel noktasıdır. Sekiz yıllık zorunlu eğitim sonrası liseye devam et­mek istemeyen öğrenciler, çalışmak istedikleri sektörde hem eğitim almakta hem de haftanın belli günleri çalışmakta, eği­tim süresi sonunda kalfa, bir süre sonra da usta olarak yolları­na devam etmekteler.

Çıraklık eğitiminin hem organize sanayi bölgelerinin hem meslek odalarının kontrolünde bulunması, eğitimin güncel tutulması, hatta belli bir büyüklüğün üzerindeki işletmele­rin kendilerine bağlı çıraklık ve mesleki eğitim kursu açma ve bu kursiyerleri istihdam etmelerinin zorunlu olması gerekir.

Eski adıyla sanat okulları yeni adıyla endüstri meslek lise­leri ne yazık ki, çıraklık okulları kadar verimli ve sanayi ile en­tegre değiller. Bu okulların da, çıraklık kursları gibi, gerek or­ganize sanayi bölgeleri ve gerekse meslek odaları ile entegre olmaları, öğrencilerin bir stajdan öte fiilen istihdam edilerek eğitilmeleri, eğitim bitiminde de istihdamlarının devamı ge­rekmektedir.

En büyük sıkıntı iki yıllık üniversiteler olan meslek yüksek okullarıdır. Esas amacı kalfa ve usta üzeri teknik eleman yetiş­tirmek olması gereken bu okullar, fiiliyatta uzak, kuruldukları yerleşim yerlerine devletin, çalışan personelin ve öğrencile­rin harcamaları üzerinden gelir yaratması beklenen okullar olarak görülmekteler. Bu okullar da tamamen organize sana­yi bölgeleri ve meslek odalarıyla birlikte hareket etmeli, gerek sanayiye ve gerekse hizmet sektörüne daha iyi yetişmiş, çalı­şarak eğitimini uygulama ile pekiştirmiş birimlere dönüştü­rülmelidir.

Bugün hem işsizlikle hem de nitelikli eleman bulmakla uğ­raşan ülkemizin, bir üst lige çıkmak adına mesleki eğitim ko­nusunu pratiğe yönelik olarak islah etmesi bir zorunluluktur.

Gelişmek için, katma değerli üretim için, rekabet üstünlüğü için eğitim şart.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Organik büyümeme 16 Ağustos 2023
Para Nerde? 01 Haziran 2023
Gençler ve kadınlar! 10 Mayıs 2023
Ailenin kurumsallaşması 03 Mayıs 2023
Ek vergi 19 Nisan 2023