Ekosistemler rekabette teknoloji kadar önemli

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Bilincin ilk düzeyi evrendeki konumunu koruyacak bilgi ve beceriyle donanmaktır. Bütün canlı organizmalar bilincin ilk düzeyine sahiptir; canlarını korur ve nesillerini sürdürürler.

Bilincin bir üst basamağı, çevre ile ilişki kurarak sosyal mesafeleri dengelemektir. Gelişmeler, uygun alanların keşfederek, yapılacak işin tanımlanmasını yapıp sınırlarını belirleyerek ve gerekli ilişkileri kurarak -rakipler, müttefikler vb sürdürülür. İnsan başta olmak üzere bazı canlı grupları bilincin bu ikinci düzeyindedir.

Bilincin üçüncü basamağı, evreni derinliğine kavramak için modeller kurmak, benzetimlerle- simülasyonlarla- yaratmak istediğimiz sonuçlara ulaşabilmek için öngörülerde bulunmayı ve önlemler almayı becerebilmektir. Başka bir anlatımla “öngörme ve önlem alma disiplinine” uymaktır ki bu ağırlıklı olarak insana özgü olan bir bilinç aşamasıdır.

İş dünyasında birikim yeteneklerini koruyarak uzun dönemli geleceği güven altına almanın yol ve yöntemleri üzerinde kafa yoran entelektüel çevreler, önemli bir eğilime işaret ediyor: Geleceğe ilişkin modeller geliştirme ve benzetimler yapabilme düzeyinde örgütlenen, ekosistemlerin önemini kavrayan topumlar daha hızlı toparlanıyor ve halkının refahını artırıyor.

Pazar hâkimiyeti

Ron Adner ve Rahul Kapoor, HBR/ Türkiye’deki “ Doğru Teknoloji Yanlış Zaman” başlıklı makalelerinde önemli bir sorunun yanıtını arıyor: Neden bazı yeni teknolojiler, kendinden önceki teknolojilerin yerini hızla alırken, diğerleri çok uzun zaman gerektiriyor?

Düşünce insanları sorunun yanıtını verebilmek için iki şey düşünmemizi öneriyorlar: Birincisi, sadece teknolojinin kendisi değil, daha kapsamlı olarak onu destekleyen ekosistemlere bakmalıyız. İkincisi de, rekabetin teknolojiler olmaktan çok, yeni ve eski ekosistemler arasında olabileceğini anlamalıyız. Adner ve Rapoor bir adım daha ileri gederek, “pazara hâkim olma yarışışında ekosistemler teknoloji kadar önemlidir” değerlendirmesini yapıyorlar.

“Ağaca bakarken ormanı gözden kaçırmamak gerekiyor”; “dijital dönüşüm” konusunun “endüstri 4. 0” bağlamıyla alabildiğine tartışılması çok önemli ve olumlu bir gelişmedir, ama yeterli değildir. Bir adım daha atarak “ekosistemin” değişmelere uyum sürecindeki etkilerini gerektiği kadar tartışma gündemine taşımak gerekir. Dönüşüm üzerinde çalışan bilim insanları, ekosistemdeki tüm engellerin kavranması, açıklanması ve aşılmasının rekabet gücü yaratmada önemli bir değişken olduğu üzerinde ısrarlı.

Maxwell Wessel, AAron Levie ve Robert Siegel “Geleneksel Ekosistemlerin Dezavantajları” başlıklı makalelerinde, müşterilerin her hareketinin izlenmesi ve bilgilerin içerik tavsiyesi ve kaynağı kadar diğer alanlarda da kullanılmasının etkili bir şekilde yapılabilmesi için” uygun hedefleri olan ekosistem ortaklarına ihtiyaçları var” diyorlar.

Nathan Furr, Kaete O’Keeff e ve Jefrrrey H. Dyer. “ Çok Partili İnovasyonu Yönetmek” başlıkla makalelerinde, şirket liderlerinin “İş ortaklarının ekosistem seviyesinde çözüm üretme becerisinden faydalanmaları gerekiyor” saptamasını yapıyor. Yönetim biliminin tartışmasız önderi bir kurumun yayınındaki makalelerinde bilim ve uygulama insanları, ekosistemi dikkate almadan, eski ve yeni ekosistemlerin birbirini destekleyen ya da köstekleyen yapılarını, işlevlerini ve kültürünü kavramadan teknolojik dönüşümleri etkin ve verimli yönetemeyeceğimizi söylüyor.

Ekosistem nedir?

Ekosistemin ne olduğunu anlamak için Ernst Mayr’ ın “ Biyoloji Budur” adlı kitabına başvuralım. Mayr, İngiliz bitki ekologu A. G. Tansley’ in tanımını paylaşıyor:” Birlik içindeki organizmalar ve bunların çevrelerindeki fiziksel etmenleri kapsayan tüm sistemleri ifade eder” . Mayr, R. Lindman’ın belirtilen sistemin enerji dönüşümündeki rolü üzerindeki açıklamalarına gönderme yaparak, adını vermediği başka bir ekologun tanımını da aktarıyor : “ Bir ekosistem, enerji ve maddenin canlıların ortamı ve etkinlikleri aracılığıyla dolaşımını, dönüşümünü ve birikimini içerir”.

Diyoruz ki, “nesnelerin interneti” aşamasındayız: Akıllı ve bağlantı ürünler ve sistemler çığ gibi büyüyor. Otomasyon ve yapay zekâ alanındaki gelişmeler Hawking ve Musk ‘ı bile endişelere sevk ediyor. Kontrol sistemleri, uzaktan yönetim, hizmet ve bakım yapılarında değişme giderek hızlanıyor. Veri üretimi “büyük veriyi” çok önemli bir gelişme etkeni olarak hayatımızın derinliklerine sindiriyor.

Dijital dönüşümle, daha düşük maliyet, daha etkin enerji kullanımı, daha küçük boyutlu araç-gereçler ve alan ihtiyacı, daha az ısı ihtiyacı, daha etkin ve verimli bir dünyaya doğru ilerliyoruz.

Eski ve yeninin mücadelesi

Veri, entegrasyon, dönüşüm, görünebilirlik, uygulanabilirlik, ölçeklendirme sorunları ve artan bağımlılıklar yeni bir dünya düzenini işaret ediyor; bütün bu gelişmeler yepyeni ekosistemlerle yüzleştireceğimiz anlamına geliyor.

Başlıklar halinde aktarılan gelişmeler “eski ve yeni ekosistemlerin” dönüşümü destekleyen ve köstekleyen özelliklerini “anlamayı” çok önemli yönetişim aracı haline getiriyor. Ezberlerimizi bozmadan, ekosistemlerin yapı, işlev ve kültürlerini kavramadan yeni dünyanın koşullarına uyum gösterebilir miyiz? Sorunun yanıtı kocaman bir “hayır” olacaktır... Ekosistemlerin rekabet üzerindeki etkileri günlük medyanın ilgi menzilindeki yerini almalıdır; kitlelere erişebilirlik artırılmalıdır ki, ülkemizin enerjisini boşa harcamayalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar