En fit olan değil adaptasyonu GÜÇLÜ OLAN KAZANACAK!

Yasemin SALİH
Yasemin SALİH İYİLİK FABRİKASI yasemin.salih@dunya.com

Türkiye’de ‘beyin avcılığını başlatan adam’ ya da ‘CEO avcısı’ olarak tanınan Korn Ferry Hay Group Türkiye Başkanı Şerif Kaynar, içinde bulunduğumuz dönemi fırtınaya benzetiyor. Kaynar: “Önümüzdeki iki yıl zor. Yetenek savaşları kızışacak. En fit değil en hızlı öğrenen, adapte olan liderler kazanacak” diyor.

Türkiye’de beyin avcılığı, liderlik yönetimi, şirketlere kaptan bulmak denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri Şerif Kaynar. 1997’de beyin avcılığı diye bir tabir yokken böyle bir mesleği ekonominin gündemine sokan kişi olarak da tanınıyor. Son dönemde dünya çapında yaptığı satın almalarla gündemde olan global insan kaynakları şirketi Korn Ferry Türkiye Başkanı olarak bu alanda hala aktif ancak sorumlulukları giderek daha çok ekibine dağıtan bir yönetici olarak dikkat çekiyor. Şirketin Genel Müdürlük koltuğuna oturan Banu Beste Başol başta olmak üzere özellikle kadın ekip arkadaşlarının şirket içinde yükselmesi, hatta yurtdışında direktörlük pozisyonuna gelmesinde önemli payı, desteği var. Kadın yöneticileri destekleyen bir beyin avcısı, yönetim becerilerinde esnekliğin, hızlı öğrenmenin giderek daha fazla öne çıktığını her fırsatta vurguluyor.

Şerif Kaynar ve Korn Ferry Türkiye Genel Müdürü Banu Beste Başol’u DÜNYA okurları için bir araya getirdik. Önümüzdeki dönemde şirketlere yol gösterecek önemli mesajlar aldık...

• Size göre gelecekte şirketlerin yönetiminde kilit mesele ne olacak?

Şerif Kaynar: Bence kilit mesele yeteneği bünyeye çekebilmek ve tutabilmek. Bunun için değişim yapmak şart. Türk şirketlerinin yönetimlerini yetenekli insanlarla inci gibi parlatıp değerlerini, yurtdışındaki algılarını tekrar 2006-2010 dönemine getirmeleri lazım.

• Siyasi liderler için de aynı şeyi söylemek mümkün mü?

Diplomasi de siyaset de dünyada 50 yıl önce önemli bir kariyer olarak görülüyordu. Hızlı yükseldiğiniz, sükse yapan bir kariyer dünyası idi. Şimdi öyle değil. Özel şirketlerin sunduğu imkanlar öne çıktı artık. Çok cazip bir kariyer alanı olarak görülmüyor yetenekler tarafından. Bu nedenle bence siyasi oluşumlar da bizim gibi şirketlerden danışmanlık almalı. Atamayla değil, araştırmayla diplomatik pozisyonlara yetenekler bulunmasını tercih ederdim.

• Ne değişecek 2019-2020’de? Neler göreceğiz?

Bence önümüzdeki iki yılda yetenek savaşları kızışacak. Çünkü havada fırtına var. Borçlar, konkordatolar var. Bu dönemde en iyi kaptanı bulan kazanacak. Bu savaşın cephesi ise bir süredir üniversitelerin kampüslerine kadar inmiş durumda. Şirketler daha oradan yeteneği kapma savaşına giriyor. Bu cephede kazandıktan sonra sırada staj süreci var. Üniversite sayısı arttı, üniversiteli işsiz çok var ancak nitelik konusu tartışılır. Bu nedenle iş bulma süresi iki kat uzadı. Bizim önerimiz staj aşamasındayken birtakım yetkinlikler, davranış modellerini belirlemek. Biz bunun için profil testleri yapıyoruz. Yani eleman bulmak bir sanat işi ve biz buna bilimi de karıştırıyoruz. Artık alımların yüzde 80’i mülakatla. Yeteneği mutlu eden unsurlar neler, nasıl motive olur bunları önceden belirliyoruz ki onu elimizde tutabilelim.

• Bir de Z kuşağı meselesi var. Tersine mentörlük uygulamalarını görüyoruz, sizce etkili bir yöntem mi?

Olabilir. Bunun bir örneğini de danışma kurulunda yer aldığım City, University of London’da (Londra Şehir Üniversitesi) başlattık. Üniversitenin yönetim kuruluna dört öğrencinin alınmasına karar verdik. Onların isteklerini öğrenmek adına. Her şeyin hızla değiştiğini kabul etmek gerekiyor. Eskiden bir adayın 5 yıldan önce iş değiştirmesi avantajlı bir tablo oluşturmuyordu, şimdi ise 2-3 yılda bir iş değiştirmek normal karşılanıyor. Eksi bilgiler yavaş yavaş yok oluyor, eski doğrular değişiyor. En fit olan değil, adaptasyonu en güçlü olan şirket başarılı olacak, kazanacak. Bu liderler için de şirketler için de geçerli.

• Şu anda piyasa iş arayandan mı yoksa eleman arayandan mı yana?

Piyasa hala alıcı piyasası. Son üç yıldır ekonomide ciddi daralma olması bunda etkili. Eskiden bu ofise haftada üç yabancı şirket gelir, “Türkiye’de açacağım ofis için yönetici bul” derdi. Şimdi böyle bir şey yok. Bu daha da devam edecek, birleşmeler ve konsolidasyon olacak. Bu durumun minimum iki yıl süreceğini düşünüyorum. Yabancı alıcılar azaldı, ilgi de azaldı.

Türk yöneticiler dünya için şans!

• Esneklik ve hızlı adapte öne çıkacaksa madem, bu özellikleriyle bilinen Türk yöneticiler için avantajlı bir dönem başlıyor diyebilir miyiz?

Şerif Kaynar: Ben Türk insanının dünya açısından büyük şans olduğunu düşünüyorum. Sadece Dubai’de direktör seviyesinde 7 bin Türk expat (uluslararası yönetici) var. Direktör pozisyonunda en kalabalık üçüncü expat grubu Türkler. Demek ki adaptasyon yeteneğimiz çok güçlü. Türkler genellikle bu tür süreçlerde başarılı oluyorlar. En çok da dapatasyon yetenekleri ve yaratıcı bakış açıları nedeniyle tercih ediliyorlar. Dünya çapında CEO, CID gibi başında C olan unvanlara baktığımızda 1.000 civarında Türk var.

Z kuşağı gökten zembille inmedi

• Peki şu Z kuşağı meselesi nedir, sizce koparılan gürültü kadar mühim bir mesele mi?

Z kuşağı elbette önemli ama bu yöneticiler gökten zembille inmeyecekler. Bu aniden bastıran bir süreç değil. Bizden öncekilerin bilgisayarlara yaklaşımı farklıydı, sonrakiler daha iyi adapte oldu. Biz ise şimdi yapay zekayı kullanıyoruz. Bu değişimi yönetebilen insanlar ön plana çıkacak. Bu süreç Y kuşağıyla başladı. Şimdi ise bugünün yöneticilerinin çocuklarına hazırlık yapılıyor. Bu çocuklara yabancı değiliz yani. Daha çevik hareket edebilen, öğrenme çevikliği yüksek, çözüm üretebilen liderler gelecekte önem kazanacak. Daha çok dinleme, daha çok öğrenme dönemi geliyor. Geçiş sürecini bu şirketler fırsatlarla değerlendirebilecekler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar