Enerji savaşı mı enerji ticareti mi?

Mehmet KARA
Mehmet KARA ENERJİ GÜNDEMİ mehmetkara2007@yahoo.com.tr

Ortadoğu her zaman olduğu gibi gergin. Hele son günlerde Türkiye açısından durum çok daha kritik.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), bağımsızlık için referanduma hazırlanıyor. Oylama 25 Eylül 2017’de.

Ankara bu referanduma karşı. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısını da sırf bu referandum nedeniyle erkene aldı, Kurul yarın toplanacak. MGK’dan ne çıkar, bilemiyoruz.

Toplantıdan hemen bir gün önce, sadece enerji konularına kafa patlatan birisi olarak bunları yazmak riskli görülebilir. Ama olsun. Gelişmelere gözümüzü kapatamayız. Zira enerji, uluslararası ilişkilerin, dış politikanın, diplomasinin çoğu kez omurgasını oluşturuyor.

Ortada etnik ve coğrafi açıdan bir Kürt-Kürdistan realitesi var.

İşte bu realitenin, yakın geçmişte enerji konusu üzerinden kendisini Türkiye’ye ve komşularına dayattığını biliyoruz.

Eneri realitesi üzerinden derken neyi kast ediyoruz.

Anlatmaya çalışalım. Akacak petrol kuyuda durmaz. Bu yüzden Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin sınırları içinde çıkarılan petrolün dünya pazarlarına çıkarılması konusunda son 5-6 yılda çok ciddi tartışmalar yaşandı. Ve bu petrol Türkiye üzerinden, Ankara’nın inisiyatif almasıyla dünya pazarlarına çıkarıldı.

Bu fiili durum tüm taraflarca bir ölçüde kabullenildi. Ama bu kez petrol paralarının izleyeceği trafik ve onun merkezi Irak hükümeti ile Kürt Bölgesel Yönetimi arasında nasıl paylaşılacağı konusundaki kavga bitmedi.

Ankara, petrolün Bağdat’ın hilafına dünya pazarlarına çıkışında Bölgesel Kürt Yönetimi’nin yanında durdu. Ama Bağdat yönetimiyle ipleri koparmamaya da çok dikkat etti.

Buna rağmen Ankara-Bağdat arasında ciddi diplomatik sıkıntılar yaşandı. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın Erbil ziyaretinin hava sahasından geçiş izni verilmeyerek önlenmesi de buna dahil.

Sonraki dönemde Suriye’deki iç savaş ve IŞİD terörünün Irak’ı da kapsayacak şekilde yayılmasıyla tüm bunlar geri plana itildi.

Şimdi Türkiye ne yapmalı?

Enerji penceresinden bakmaya çalışalım.

Petrol ve doğalgaz Bağdat ve Erbil için para demek. Taşınması ve ticaretinin yapılmasında üstlendiği/üstlenebileceği roller ile Türkiye açısından da benzeri bir anlam taşıyor bu enerji.

Bağdat’la sürtüşmeli, yani görece düşük profilli bir Kürt Yönetimi ile enerji alanında yapılabilecek işbirliğinin bir sınırı var. Altyapısını kurmuş, olası bağımsız bir yapıyla yürütülebilecek işbirliğinde ise sınırınızı siyasi ve askeri gücünüz çizer.

Güç bende, enerjiyi ben yönetirim diyeceksin, yoksa enerjiyi alıp gücüne güç mü katacaksın?

Yani “enerji savaşı” yerine “enerji ticareti” merkezli düşünülürse, diplomasi yoluyla bölgede daha sağlıklı ve kalıcı yeni bir dengeyi kurmak görece daha tercih edilebilir duruyor.

Tabii ki olayın uzun vadeli geleceği şekillendirecek siyasal, sosyal, kültürel pek çok boyutu da var.

Ama Iraklı Kürtler'in referandumuna bir de bu cepheden bakmak neden olmasın?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar