Enflasyonla birlikte faizlerde de yön aşağı

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Haziran ayı enflasyonu yüzde 0.03 ile beklentiler paralelinde geldi. Böylece, geçen sene Haziran ayındaki yüzde 2.61’lik yüksek enflasyon verisinin seriden çıkmasıyla bir anda 12 aylık enflasyonda yüzde 18.71’den yüzde 15.72’ye 3 puanlık bir düşüş gerçekleşmiş oldu. Önümüzdeki aylarda kurlar baskı altında kalmadığı takdirde bu düzelmenin devam etmesi beklenebilir. 2018’in Temmuz-Ekim aylarında kümülatif enflasyon yüzde 11.8 olmuştu. Halbuki, 2005-2017 arasında bu ayların kümülatif enflasyonu ortalama olarak sadece yüzde 3 idi.

Tabii ki, piyasaların bir anda 2018 öncesi fiyat dinamiklerine geri gelmesi de mümkün değil. Öncelikle, TÜFE ve Yi-ÜFE arasında hâlâ kapanamamış olan bir makas söz konusu. Yi-ÜFE TÜFE’nin yaklaşık 10 puan kadar üzerinde seyretmeye devam ediyor. Bu bir anlamda, üreticilerin maliyet artışlarını nihai fiyatlara hâlâ yansıtamadığının da bir göstergesi. Diğer bir ifadeyle, işletmeler ya düşük bir kâr, ya da zararına çalışmak durumunda kalmışlar. Üstelik Yi-ÜFE’nin daha yüksek seyretmesi 2018 kur krizi öncesinden, 2017’nin Haziran ayından beri devam etmekte. İlk zamanlar yüzde 20’lerin üzerine çıkan aradaki fark Şubat ayından beri yüzde 10’lar civarında gezinmekte.

Uzun vade ortalamalarına bakıldığında ise TÜFE ve Yi-ÜFE arasında devamlı biri leyhine aşırı fark olması istatistiksel olarak mümkün değil. (2005-2017 yılları arasında aylık olarak TÜFE 0.68 artış gösterirken Yi-ÜFE’deki artış da buna çok yakın, yüzde 0.64 olmuş.) Her ne kadar özellikle geçen sene Ağustos ve Eylül aylarındaki anormal boyutlardaki Yi-ÜFE artışları seriden çıktıkça Yi-ÜFE daha hızla azalarak 12 aylık TÜFE’ye yaklaşacak olsa da makasın daralmasında sonraki aylarda TÜFE’de görülecek göreceli artışların da etkisi olacaktır. Özellikle, önümüzdeki dönemde ekonomik aktivitede görülecek bir kıpırdanma ile birlikte TÜFE tarafında bugüne kadar piyasa koşulları nedeniyle realize edilemeyen fiyat artışlarının da yavaş yavaş gündeme gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Tabii, TÜFE’de diğer bir artış kanalı da fiyatları yönetilen/yönlendirilen ürünlere yakın zamanda yapılan zamlar dolayısıyla olacak. Bu noktada, özellikle elektrik, akaryakıt ve şeker gibi ürünlere yapılan zamların diğer sektörlere ve ürünlere yayılarak ikincil fiyat artışı etkilerinin olacağını da dikkate almak gerekiyor.

Öte yandan, enflasyon patikasının bugünden itibaren olası seyri dikkate alındığında, Merkez Bankası’nın Temmuz ayında bir faiz düşürme hamlesine girişeceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Sonraki aylarda, diğer gelişmelere de bağlı olarak, faiz indirimleri kademe kademe devam edecektir. Ancak, bu indirimlerin gerek aylık enflasyon gelişmeleri, gerekse de döviz kuru hareketlerine göre şekillenmesi gerektiği muhakkak. Öte yandan, oldukça afaki bir şekilde, son yapılan zamların aylık trend enflasyon üzerinde önümüzdeki 3 ayda yüzde 1.5, 1.0 ve 0.5 kadar bir birikimli etkisi olduğunu varsaydığımızda bile sene sonu enflasyonu yüzde 13-14 aralığına gerilemekte. Bu da, normal şartlarda, bugünlerde yüzde 24’ün hemen altında seyreden MB’nın fonlama faizinin sene sonuna kadar yüzde 17-18’e kadar düşürülmesine imkan sağlayacaktır. Eğer 25 Temmuz’a kadar kurlarda bir sıçrama olmaz ise, ilk aşamada politika faizinde 200 baz puan kadar bir indirim sürpriz olmaz. Sene sonuna kadar kalan son 3 toplantıda da 200-200-100’lük indirimler makul gözüküyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019