Erken seçim, erken alış..

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Erken seçim kararı sonrası piyasalar yerinde duramayan bir çocuk gibi. Karar sonrası ilk tepki panik satış oldu. “Erken seçim, erken satış” başlığını kullandık. Ardından coşkulu alışlar geldi. “Erken seçim, erken alış” faslına geçtik.

İki ay gibi kısa süre içinde seçimleri geride bırakacak olmamız ve kamu maliyesindeki bozulmanın sınırlı olması piyasalar için iyi haber. Ama yeterli değil. Türkiye varlıklarının dünyaya göre iskontolu işlem görmesi politik belirsizliklerden kaynaklanmıyor. Dolayısıyla erken seçim kararıyla ortadan kalkacak bir politik risk söz konusu değil.

Türkiye varlıklarındaki risk primlerinin yüksek olması ülkemize yönelik jeopolitik risklerden, ABD ve Avrupa ile ilişkilerimizin bozulmasından ve uygulanan ekonomi politikalara yönelik belirsizliklerden kaynaklanıyor. Sağlıklı bir yükseliş için bu risklerin azaldığına yönelik işaretler görmemiz lazım.

Ama kısa vadede Türkiye varlıklarının fiyatını bunlar değil, küresel risk iştahının seyri belirleyecek. Erken seçim kararı ile azalan politik risklere karşın küresel riskler artıyor. Fed yetkililerinin yaptıkları açıklamalar ve arz kaynaklı endişelerle yükselen 10 yıllık ABD tahvil faizleri risk iştahını bozmaya başladı.

Yeniden yüzde 2.95 seviyesinin üzerine yükselen 10 yıllık tahvil faizleri ile güçlenmeye başlayan ABD doları gelişmekte olan ülke paralarını baskılamaya başladı. Haftanın son iki gününde gelişmekte olan ülke paralarında yüzde 0.5-1.0 bandında kayıplar görüldü.

Erken seçim kararının açıklanması sonrası gördüğü panik seviyelere göre toparlanmasına rağmen Türk lirası da bu satış dalgasından payına düşeni aldı. Yüksek enflasyon ve cari açık ile savaşmak zorunda olan ve kırılganlar kulübünün uzun süreli üyesi olan Türkiye için döviz kurunun seyri hayatı bir öneme sahip.

Yabancı yatırımcıların küresel risk iştahının bozulduğu dönemlerde Türk lirasını satması alışık olduğumuz bir durum. Ancak yabancı yatırımcının Türk lirasını sattığı bir dönemde yerleşik yatırımcıların da döviz talep etmesi ender rastladığımız ve rahatsız edici bir durum.

200 milyar doların üzerinde açık pozisyonu olan banka-dışı şirketler önceki hafta yaşanan satış dalgasında döviz tevdiat hesabını 1.3 milyar dolar artırdı. Yabancı yatırımcıların Türk lirasında satıcılı olduğu dönemde banka dışı şirketlerin de döviz de alıcı olması iyi haber değil.

Enflasyon beklentilerinin yüzde 10’un üzerinde kemikleştiği bir dönemde Türk lirasındaki değer kaybının devam etmesi Türkiye’nin kendi kendini besleyen “zayıf-kur, yüksek-enflasyon” sarmalına girmesine neden olabilir.

Bu kısır döngünün kırılması için en büyük görev hiç şüphesiz Merkez Bankasına düşüyor. Ekonomik büyümenin güçlü, enflasyon beklentilerinin yüksek ve Türk lirasının zayıf olduğu bir konjonktürde Merkez Bankası faiz artırmaktan imtina etmemeli.

25 Nisan'da yapılacak Merkez Bankası toplantısında yapılacak faiz artışı uygulanan ekonomi politikalara yönelik belirsizliği azaltarak Türkiye varlıklarındaki risk priminin azalmasına katkıda bulunacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019