Facianın farkında mıyız?

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

En son adı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) olan üniversiteye giriş sınav sonuçları açıklandı. Şimdi gençleri ve ailelerini tercih heyecanı ve stresi sarmış durumda.

Açıklanan sonuçların tüm toplumu, özellikle de siyasi karar vericileri strese sokması gereken yönleri var. Üniversite adaylarının test sorularına verdikleri ortalama doğru yanıt sayıları korkunç diye tanımlanacak düzeyde düşük.

Temel Yeterlilik Testi’nde (TYT) 40 Türkçe sorusuna verilen ortalama doğru yanıt sayısı 14.67 ile yarının bile altında. Yani liseyi bitirip üniversite kapısına dayanmış gençlerimiz hala okuduğunu anlama yeteneğine bile yeterli ölçüde sahip değiller. Türkiye’nin nal topladığı OECD’nin PISA araştırmasının sonuçları, burada da teyid edilmiş oluyor.

TYT’nin Sosyal Bilimler ve Matematik alanlarındaki sonuçları, Türkçe’den de kötü.

TYT’nin bir adım ötesine geçen Alan Yeterlilik Testi’nde (AYT) doğru yanıt sayıları iyice düşüyor.

Örneğin Türk Dili ve Edebiyatı’nda 24 soruda doğru yanıt sayısı 4.99. Yani üniversite adayları, soruların dörtte birini bile doğru yanıtlayamamışlar. Buradaki doğru yanıt oranı TYT’deki Türkçe sonuçlarından daha düşük.

Özellikle temel bilimler alanındaki doğru yanıt sayıları çok çok düşük. Bu da durumu daha feci hale getiriyor.

TYT’nin temel matematik testinde 40 soruda doğru yanıt sayısı 5.67, AYT’nin matematik testinde 40 soruda doğru yanıt sayısı 4.78.

Fizik, kimya ve biyolojide durum matematikten de kötü. TYT’nin fen bilimleri testinde 20 soruda doğru yanıt sayısı sadece 2.24. AYT’nin fizik testinde 14 soruda doğru yanıt sayısı 1.03, kimya testinde 13 soruda doğru yanıt sayısı 0.96, biyoloji testinde 13 soruda doğru yanıt sayısı 1.3.

Üstelik bu alanlarda doğru yanıt sayılarının dağılımında standart sapma da göreli olarak çok düşük. Yani doğru yanıt sayıları bu kadar düşük olmasının yanında, çoğunluk da burada yoğunlaşmış durumda ve bu ortalamanın dışına çıkanların sayısı oldukça düşük.

Tabloda 2019 yılı sınav sonuçlarının yanı sıra 2018 yılı sonuçlarını da görüyorsunuz. 2018 yılı sonuçları ile 2019 sonuçları arasında anlamlı bir fark yok, sonuçlar hemen hemen aynı. Bu da bize 2019’da karşılaştığımız bu kötü manzaranın bu yıla özgü bir durum olmadığını gösteriyor.

Ailelerin ve gençlerimizin katlandığı ve çektiği onca fedakârlık, çaba ve sıkıntının sonucunda elde ettikleri sonuç bu.

Üstelik bu sonuçları daha eski yıllarla karşılaştırdığımızda, durumun iyiye değil kötüye gittiği ortaya çıkıyor.

Örneğin 2012’de matematik ve geometri testlerinde üniversite adayları 80 sorunun 19.9’unu yani yüzde 24.88’ini doğru yanıtlamış. Bu oran 2019’da TYT matematik testinde yüzde 14.18’e, TYT matematik testinde yüzde 11.94’e düşmüş vaziyette. 2019’daki durum 7 yıl öncesinin yarısına yetişemiyor.

Fizik, kimya biyolojide kötüye gidiş daha da hızlı. 2012 sonuçlarına göre fizik testinde doğru yanıt oranı yüzde 32.63’ten yüzde 7.39’a, kimyada yüzde 32.90’dan yüzde 7.41’e, biyolojide yüzde 33.60’dan yüzde 9.98’e kadar düşmüş.

Bırakın fen bilimlerini Türkçe’deki geriye gidiş bile ürkütücü boyutta. 2012’de Türk Dili ve Edebiyatı testinde 56 soruya karşılık doğru yanıt sayısı 23.52. 2012’de üniversite adayları soruların yüzde 42’sini doğru yanıtlarken bu oran 2019’da yüzde 20.77’ye kadar düşmüş. Bu oran da 7 yıl öncesinin yarısı bile değil.

7 yıl öncesine göre bir “kötüye gidiş” var diyoruz ama 7 yıl önceki sınav sonuçları da kötüydü. Şimdikiler ise tam bir felaket.

Doğru yanıt oranlarında 7 yılda ortaya çıkan bu düşüş, siyasi iktidar için bir yüz karasıdır. Bu yılların bir de 2023 hedefleri yılları olduğunu düşünürsek tam anlamıyla trajik bir durumla karşı karşıyayız.

Bu durum aynı zamanda üniversite sisteminin de yıldan yıla daha kötüye gitmesi demek. Bir yanda artan kontenjanlar, diğer yanda gelen öğrencilerin bilgi ve yetenek eksikliğinin artması, akademiyi boğuyor.

Bu tabloyla Türkiye’nin çağdaş dünyada ucuz işgücü merkezi olmaktan başka bir rolü olamaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar