Faiz oranlarını yükselecek

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Bu yazıyı yazmaya başladığım saatlerde Avrupa Birliği'nin hasta adamlarından Portekiz'in kredi notu uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's tarafından A1'den A3'e düşürüldü. Bunun anlamı Portekiz artık daha yüksek faizden borçlanacak. Üstelik yüksek faize rağmen, IMF ile anlaşmak zorunda. Yani Portekiz'de IMF'in avucuna düşmüş durumda. Böylece Euro alanındaki ülkelerin yüzde 20'si IMF'in denetimine girmiş oluyor. Sanırım artık ülkemizde bulunan Euro hayranları bir süre meydanlarda gözükmeyecek.

Yunanistan, İrlanda ve Portekiz ekonomilerindeki çöküş AB'yi sallarken, Japonya'yı deprem ardından gelen Tsunami salladı. Doğa felaketinin Japonya'ya maliyetinin 200 milyar doları aşacağı sanılıyor. Doğa kendisine karşı işlenen suçları cezalandırıyor. Diğer suçlulara duyurulur. Doğanın belleği bizim halkımızdan daha güçlü, unutmuyor. Er ya da geç yapılanları cezalandırıyor. Bu anlamda daha adaletli. Bu cümlelerden Japonya'da ölenlere oh dediğimiz sanılmasın. Onlar açıkçası doğa için kurban seçilmiş kişiler, toprakları bol olsun. Japon halkına sabır diliyoruz.

Şimdi gelelim, AB'deki iflas etmiş üç ülke ile Japonya arasında iktisadi alanda ortak noktalar var mı sorusuna. Evet, var:

-Bu ülkelerin tümü borç stokları yüksek ülkeler,

-Bu ülkeler bütçe açığı veren ülkeler.

Ayrıştıkları en önemli nokta ise Japonya'nın tasarruf oranının diğer ülkelere yüksek olması. Bundan dolayı da zaten, Japon tasarruf sahipleri hem kendi ülkelerinin merkezi yönetimine, hem de ABD, AB ve Türkiye'ye kaynak aktarıyorlardı. Yani bizim çok sevdiğimiz sıcak paranın bir kısmı Japonlara ait.

AB'nin borç ihtiyacı artıyor. Üstelik bu borçlanma yeni yatırımlar yapmak için değil, borçlarını döndürmek için  zorunlu. Diğer yandan Japonya'nın yeniden imar edilmesi gerekiyor, yani Japon hükümeti daha çok kamu harcaması yapmak zorunda. Bütçeleri felaket öncesi bile açık verdiğine göre, kamu harcaması yapmak için mecburen daha fazla borçlanacaklar. Tüm bunların iki etkisi olacak. İlk önce fon ihtiyacının artmasından dolayı faiz oranları yükselecek. Daha sonra ise enflasyon oranı yükselecek.

Bu gelişmeler sadece Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve Japonya'yı ilgilendirmemekte. Uluslararası para piyasasındaki fonlara ihtiyaç duyan, bu fonlara talip olan herkesi ilgilendirmekte. Özellikle yüksek cari açık düzeyi nedeni ile bu fonlara nerede ise bağımlı hale gelen Türkiye gibi ülkelerde faiz oranları önümüzdeki altı ay içinde belli bir bazda yükselecek. Dolayısıyla da borçlanma maliyeti daha da önemli olacak. Bunun yaratacağı olumsuz etkiyi en aza indirmek için, ülkeler bütçelerine daha iyi sahip olmak zorundalar. Önümüzdeki altı ay içindeki gelişmeler, bu sürecin belirleyicisi olacak. Fakat daha yılın ilk üç ayı bitmeden dünya ekonomisine ilişkin tüm tahminlerin ters yüz olduğu düşünülürse, bu masa daha çok yük kaldırır.

* Not: Salı günü akşam bir televizyon programına rastladım. Haber Türk TV kanalında Pakize Suda elinde mikrofon Antalya sokaklarında yurttaşlara birkaç Orta Doğu ülkesinin ismini söyler misiniz diyerek sorular yöneltiyordu. Orta yaş  gurubu soruya kolayca yanıt verdi. Fakat sıra gençlere geldiğinde, sonuç ister liseli, ister üniversiteli olsun, gençler açısından tam bir felaketti. Çünkü verilen yanıtlar, Makedonya, Macaristan, Kazakistan, Moskova gibi ülke ya da kent isimleri idi. İster istemez şu soruyu soruyorsunuz: Hani Türkiye için genç nüfus avantajdı?  Görünen o ki, gençlerin durumu hiç iyi değil. Ancak bu durumdan en az sorumlu olanlar da, onlar. Sorumluluğun büyük bir kısmı son sekiz yıldır Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda oturanlara ait. Çocukları OKS, LGS sonra SBS tuzağına atan, adeta dama taşı gibi oynayan, öğrenmeye değil, ezberlemeye mecbur bırakan bakanları unutmayacağız, gençlerde unutmamalı. Çünkü onlar hala politika yapıyorlar. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019