Falcılar işbaşında

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Bu hafta uluslararası kuruluşlarca yılın ilk ekonomik raporları ve tahminleri açıklandı. Açıklanan raporlarda yapılan tahminler artık falcıların anlatımına benzemeye başladı. Halbuki biz akademisyenler öğrencilerimize iktisatçıların falcı olmadığını öğretiriz. Demek ki uluslararası kimliğiniz var ise, falcılık yapılabilirmiş.

Buna rağmen fallara bir bakalım. Bir ay önce IMF 2012 yılı Türkiye için büyüme oranı tahminini %2 olarak açıklamış iken, Dünya Bankası bu hafta yayınladığı "Ekonomik Görünüm: Belirsizlikler ve Kırılganlıklar Raporu'nda (World Bank, Global Economic Prospects: Uncertainties and Vulnerabilities) Türkiye için kendi büyüme oranı tahmininin %2,9 olduğunu duyurdu (Sayfa:94). Bu yazı yayınlanmadan bir gün öncede  Birleşmiş Milletler  tarafından yayımlanan 2012 Dünya Ekonomik Görünümü Raporu'nda (UN, Global Economic Prospects for 2012 and 2013) Türkiye'nin 2012 yılında % 3,2 oranında büyüyeceği ifadesi yer aldı (sayfa 146).

Bu üç kuruluşun geçen yıl Türkiye için yaptıkları tahminlerinin tutmadığı düşünüldüğünde, 2012 yılı tahminleri için "boş verin" diyebilirsiniz. Fakat bu doğru olmaz. Çünkü Türkiye'ye yatırım yapacaklar, bizim raporlara değil, IMF'nin, Dünya Bankası'nın raporlarına bakarlar. 

Dünya Bankası Ekonomik Görünüm Raporunda iki paragraf var, bence önemli. Rapor şöyle diyor:  "Gelişmekte olan ülkeler 2008 yılındaki küresel ekonomik krizle karşılaştırıldığında daha ciddi olabilecek şoklara hazır olmalılar. Brezilya, Hindistan, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye gibi önemli gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme de kısmen iç politikadaki sıkılaştırmayla yavaşladı…..2011'de Türkiye'nin cari açığı ülkeye gelen doğrudan yabancı sermayenin 6 katına çıktı. Diğer yandan Türkiye'nin kısa vadeli borcu döviz rezervlerinin yüzde 80'nine ulaştı. Bu durum Türkiye'yi gelişmekte olan ülkelerin en kırılgan ülkesi haline getiriyor" (Sayfa 5, 22).

Dünya Bankası'nın bu öngörülerinin benzerlerini Türkiye'de yaşayan ve iktisatçı kimliği ile işini yapanlar tarafından (bu köşenin yazarında dahil olduğu kesim) defalarca dile getirildi. Ancak bu öngörüler çoğu zaman önemsenmedi, kimi zamanda bozguncuların yaptığı yorumlar olarak görüldü.

Dünya Bankası Raporu'nun yapmış olduğu bu saptamalar doğru. Fakat biraz da işin içinden sıyrılma çabası olarak görüyorum. Çünkü dört yıldır krizle boğuşan dünya ekonomisinin hangi iktisat politikaları uyguladı da krize girdi sorusu ve cevabı yok. Çünkü soruyu sorsa, yanıtta ismi verilecek kurumlardan birisi de kendisi olacak.

Dünya'yı 1990'lardan itibaren ucu bucağı olmayan bir "küreselleşme" dalgasının içine atan kurumlardan birisi Dünya Bankası. Ne yazık ki, hala ne IMF ne de Dünya Bankası kendi politikalarındaki yanlışlıkları ifade etmekten kaçınıyor. Örneğin  Türkiye'nin cari açık sorunun ağırlaştığını söylüyorlar, fakat bunun yaratıcısı olan kısa vadeli sermaye hareketleri, sermaye serbestliği olduğunu söylemiyorlar. Üstelik hala bu sermaye üzerine kısıtlamalar konulması gerektiğini de bile söylemiyorlar.

Dünya Bankası Raporu bir anlamda teşhisi yaptım, tedaviyi siz yapın diyen bir doktor ifadesi ile rapor yazılmış. Böyle doktoru hiçbir hastane  çalıştırmaz. Dünya Bankası bunun farkına varmalı ki, gelecekte  de saygın bir kurum kimliğine sahip olabilsin.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019