Farklılaşan kapitalizm

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Kapitalizmin ülkeler arasında farklılıklar gösterdiğini biliyorduk. Kriz bu ayrışmanın daha da netleşmesine neden oldu. Kapitalizmin uygulama biçimindeki farklılaşmalar yeni bir gelişme değil. Kapitalizm sanayi devrimi sürecinden, Fordist üretim biçimine gelinceye kadar da, farklılıkları hep içinde barındırdı. Bu süreçte, örneğin Almanya devlet kapitalizmine daha yatkın iken, (bu gün yine aynı kefede değerlendireceğimiz) Anglo-Amerikan ekolü klasik iktisada iman etmişti ve "her arz kendi talebini yaratır" kabulünden, 1929 krizine kadar vazgeçmedi. Kapitalizmin göreli olarak tek düze hale gelmesini sağlayan da, 1929 krizi oldu. Kapitalizm bu süreçte daha müdahaleci, daha sosyal, kamunun mal ürettiği, dolayısıyla fiyat mekanizmasının içine giren bir devlet modeli çerçevesinde piyasa mekanizmasından kısmen vazgeçen bir görünüme büründü. 

1960'lardan sonra Fordist üretimin ve Bretton Woods'un yani uluslararası para sistemindeki  teklemeler, farklılaşmaları başlattı. 1973  petrol krizi, ardından  gelen dış borç krizi, ABD ve İngiltere'yi aynı kafa ile yöneten Reagan-Thatcher ikilisinin yürüttüğü politikalar ile kapitalizmin vahşi yüzünü bir kere daha gösterdi. (Bu kavramı kullanmamın nedeni geleneksel kabul görmüş olması. Bana göre kapitalizm her zaman vahşidir. Öyle de olmak zorunda. Sistemin işlemesi buna dayalı. Şimdi tartışacağımız, kimi zaman hepimizin kullandığı güler yüzlü kapitalizm, aslında kırmızı başlı kurt masalındaki kılık değiştirmiş kurttur.)

1990'lı yılların başında zaten ayakta kalmakta zorlanan Sovyetler Birliği'nin çözülmesi ile de, Anglo-Amerikan kapitalizmi gücünü iyice artırdı. Anglo-Amerikan kapitalizm gelişmekte olan ülkeleri de kendi şemsiyesi altına almada oldukça başarılı oldu. Bunu bazen bu ülkeleri demokrasiye geçirerek, (Eski Doğu Avrupa ülkeleri gibi) bazen de darbe yapılmasını sağlayarak (Şili, Arjantin, Türkiye) becerdi.

Böylece ortaya Anglo-Amerikan kapitalizm, Avrupa'nın sosyal devlet kapitalizmi ve Çin'in devlet kapitalizmi  diyebileceğimiz üç farklı kapitalizm uygulaması ortaya çıktı. Ancak ben bu ayrıma bir ekleme yapıp, ayrımı dörde çıkardım. Dördüncü kapitalizm türü de, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerde görülen "Yandaş Kapitalizmi" . Bu ayrımı yaparken  hep şu kabulden hareket etmek durumundayız: kapitalizm sermaye birikimine dayalıdır, ve bu sermayeyi hep artırmak yani yeniden üretmek zorundadır.  Zaten bunu yapamadığı zaman da, şimdi olduğu gibi krize girmekte.

Kapitalizmdeki bu farklılaşmalar kendi arasında bir taraftan işbirliğini zorunlu kılarken, bir taraftan da, aralarında çatışmaya girmelerine de neden olmakta, olmaya da devam edecek. Hiç şüphesiz 2008 krizi bu çatışmanın daha net görülmesini sağladı. Benim bu çatışmaya ilişkin ana bulgularım şöyle:

- Kriz öncesi Anglo-Amerikan kapitalizmi ile yarışa giren Avrupa Kapitalizminin temsilcisi konumundaki AB, (bir ara Euro'nun egemen rezerv para olacağını da ummuşlardı) yaşadığı borç krizi nedeni ile yarışı kaybetti.

- Çin'in sosyal hakları göz ardı eden yüksek oranlı büyüme oranına dayalı devlet kapitalizmi krizde yönlendirici olamadı.

- Yandaş kapitalizm modeli yine bir sermaye birikimi modelidir. Ancak devlet destekli, farklı sermaye sınıfları arasında sermaye transferini yönlendirmeye dayalı olduğu için, bu krizde o da teklemeye başladı. Şu anda bu tam olarak görülmese de, yandaş kapitalizmin rekabeti göz ardı eden, şeffaf olmayan yönü, yarı demokratik siyasi rejim tercihleri nedeni ile krize gebe konumda. (Rusya bu konuda iyi bir örnektir. İki hafta önceki yazıma bakabilirsiniz).

- 1929 krizi Almanya'da, İtalya'da faşist partileri iktidara taşıdı, bu ülkelerde siyasal rejimleri değiştirdi. Sonunda II. Dünya Savaşı başladı, yani yıkım. Bu yıkımdan faşizm galip çıkmadı. Ancak insanlığa maliyeti yüksek oldu. Bu güne geldiğimiz de, kriz yine siyasi etkilerini göstermeye başladı. Kapitalizmin kendi içindeki çatışması ülkeleri otoriter rejimlere sürüklüyor. Örneğin Rusya faşizm eşiğinde.

Görünen o ki, kapitalizmin işbirliği kadar farklılaşması da bela. Bu ayrışmalar çatışma getiriyor. Fakat bundan da kaçınmak mümkün değil. Çünkü sistem çatışma ve farklılaşma üzerinde duruyor.  Bu noktada öne çıkan problamatik sürdürülebilir bir kapitalizmden çok,  hangi kapitalizm sorusudur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019