Finansal mimarinin oluşumunda Çin atağı

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Krizin başında küresel ekonomide yeni bir finansal yapının inşa edilmesi gerektiğini henüz pek kimse yazmaz iken, ben bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmıştım.

Neo klasik iktisatçılar bu konuda başlangıçta biraz çekingen davrandılar. Sanırım zeminin ayaklarının altından kaymasından endişe ettiler. Konunun üzerine daha çok Keynesyen ve sosyalist iktisatçılar gitti.

Bu arada ülkemizin en önemli iktisatçılarından Yılmaz Akyüz Hoca, herkesten önce bu konuda yazılar yazdı. Yanılmıyorsam bu yıl da arka arkaya dört yazı yazdı. South Center için yaptığı çalışmayı editörlüğünü yaptığım "İKTİSAT VE TOPLUM DERGİSİ"nde önümüzdeki günlerde yayımlayacağız. (Bu arada dergiyi tüm okuyucularıma öneririm).

2008 yılından bu yana ki gelişmeler, anlatmaya çalıştığım yeni inşanın gerekliliğini gösterdi. Bu inşa sürecinde IMF ve Dünya Bankası toplantıları, G20 toplantıları yapıldı. Ancak bir türlü sonuç alınmadı. Nihayetinde iş geçtiğimiz ay "kur savaşları" düzeyine kadar çıktı.

Ancak bu savaş bana göre kur değil, bir talep savaşı. Çünkü döviz kuru bu süreçte sadece bir araç. Asıl olan inşa edilecek yeni uluslararası para sistemi ve biçimlendireceği küresel dış ticaret yapısı.

Bildiğiniz gibi Seul'de yapılan son G20 toplantısı öncesinde Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, tekrar altın para sistemine geçilmesi önerisi getirmişti. Bu öneri daha soğumadan iki gün önce Çin bu konuda bir atak yaptı. Şu anda borç krizi ile uğraşan Avrupa Birliği'ne (AB), yardım istedikleri takdirde AB'nin euro cinsinden tahvillerini satın alabileceğini söyledi.

Bu tek cümlenin arkasında önemli bir politik ve iktisadi söylem bulunmakta. Çin ne demek istedi, buna bakalım. Çin bu açıklaması ile uluslararası ekonomi dünyasının büyük aktörlerine, özellikle de ABD'ye şunları söylemiş oldu: 

-Yaklaşık 2.5 trilyon dolarlık döviz rezervine sahip olan bir ülke olarak, şu anda hâlâ krizle boğuşan ABD ve AB'ye ben dünya ekonomisine yön verebilirim dedi.

- ABD'ye, AB'nin dolayısıyla euronun zayıflığı nedeni ile dünya ekonomisini tek başına biçimlendiremezsin dedi.

- ABD'ye ulusal paralarını (ABD Doları) rezerv para olarak tutarak, en önemli finansörü olduğunu hatırlattı.

-AB'ye beni hatırla, rezervimin bir kısmını euroya dönüştürüp sana yardım edebilirim. Fakat sen bana nasıl bir karşılık vereceksin, bunu da görelim, dedi. Yani bir anlamda AB'nin ithalatından daha çok pay istedi.

Çin'in bu atağı ABD, IMF ve Dünya Bankası'nın uzun zamandır, ayak sürüdükleri yeni uluslararası para sisteminin kurulması konusunda yeniden harekete geçirecektir. Çünkü ABD'nin bugünkü ortamda en son isteyeceği gelişme doların rezerv para kimliğinin aşınmasıdır. Çünkü bunun olması durumda krizden bu yana artırdığı emisyonun yurtdışındaki emilme hacmi daralacak ve ABD'deki dolaşımı artacaktır. Bu ise ABD'yi ciddi bir enflasyon baskısı altına sokmasının yanında borçlanma yeteneğinin de önemli ölçüde zayıflatacak, borçlanma maliyetini artıracaktır.

Tahminim kısa bir süre içinde ABD bu atağa açık ya da kapalı bir karşılık vererek, Çin'e yavaşla, fazla heyecanlanma, diyecektir. Çin bu öneriyi ne kadar dinler? Onu da zaman gösterecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019