Gazete editörlerinin yerini robotlar alıyor...

Açıl SEZEN
Açıl SEZEN Dünyanın Parası acil.sezen@gmail.com

Geçen hafta bir tweet atarak gençlere şöyle bir çağrıda bulundum:

'Robot değilseniz, geleceğinizi finansta aramayın. Aracı kurumlar bitik. Bankalar sürekli şube kapatıp müdür dahil işten çıkarma yapıyor.'

Bunu savunurken anafikir, teknoloji öyle bir raddeye geldi ki, artık robotların, algoritmaların yapabileceği her şeyi onların yapacağı.

Elbette insan finansta da var olmaya devam edecek. Ama bugünkü şekliyle değil.

Ve elbette banka ve aracı kurumlar finans mezunlarının çalışabileceği yegane alan değil. Ama geleceğin mesleklerini sayarken bugünkü anlamda finansı bunlara dahil etmek çok kolay değil.

Zira Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu da İşkur'a başvurularda birinci sırayı İşletme ve İktisat bölümü mezunlarının oluşturduğunu söylüyor.

Biz ise yüzlerce üniversitemizde açtığımız 'uzmanlaşmadan uzak” işletme ve iktisat bölümleriyle, birçok potansiyel işsiz yaratmaya devam ediyoruz. Finansın yazılım tarafına, girişimcilik tarafına, dijitalleşme tarafına, blockchain teknolojisinin potansiyel yansımalarına bakmadan üniversite eğitimi veriyoruz.

Geri dönüşler arasında çok ilginç bir detay daha vardı. 'Sizin sektörünüzde durum farklı mı?' diye sormuş bir takipçim.

Medyanın dünyada da Türkiye'de de çok büyük bir dönüşümü var. Dijital yayıncılık, geleneksel medyayı tamamen değiştiriyor.

Reuters, 6 yıldır düzenli olarak yaptığı anketlerle dünyanın birçok yerinde medyanın dönüşümünü ölçmeye çalışıyor. Bence medya için yıkıcı sonuçlar var.

Örneğin, yukarda 'robot değilseniz” diye başlayan cümleyi, yayıncılar için de kurmak mümkün.

Zira araştırma sormuş:

- Önünüze çıkan haberlerin bir editör tarafından mı, bir algoritma tarafından mı seçilmesini tercih edersiniz? Katılımcıların yüzde 54’ü, algoritmaların seçimlerini tercih ettiğini söylemiş.

35 yaşın altındakilere aynı soru sorulduğunda, algoritmaları tercih edenlerin oranı yüzde 64’e çıkıyor.

Yayıncıların görevinin önemli bölümü, o yayın organının yayın politikasını belirlemek, ağırlığın hangi alanlara yöneleceğine karar vermektir.

Oysa insanlar artık bu işi bilgisayarların insanlardan çok daha iyi yapabildiğini düşünüyor.
Neden mi?

1) Algoritmalar genel ve geniş kitleye yönelik değil, kişiye ve ilgi alanına özel içerikleri önümüze getiriyor. İlgi alanınız, daha önce gördükleriniz, okuduklarınız neyse onunla ilişkili içerik görüyorsunuz.

2) Algoritma dediğimiz şeyin (öyle kurgulanmadıysa) ideolojisi yok. İlgi alanınıza giren haberin hükümetlerin yanında ya da karşısında olmasıyla ilgilenmiyor. Takip ettiğiniz mecralardaki size uygun olduğunu düşündüğü içeriği doğrudan karşınıza getiriyor.

3) Size haberi sunarken, başkalarının o haberle ilgili fikir ve düşünceleriyle de besliyor. İnteraktivite sağlıyor.

Burada elbette gazeteciliği diğer alanlardan ayıran bir fark var.

Haber, insanın olduğu yerde vardır. Ve hiçbir haber yoktan varolmaz. Dolayısıyla neyin haber olacağının kararı yine insanlar tarafından verilmeye devam edilecek. Sadece oluşturulan o haberlerin hangi insana ne şekilde sunulacağı aşamasında algoritma ve robotları daha sık göreceğiz. Yayıncılık için macun artık tüpten çıktı. Geri dönüşü mümkün değil. İddiam, gelecekte bugünün teknoloji ve sosyal medya şirketlerini, dünyanın en büyük medya grupları olarak göreceğiz.

Sosyal medyada Türkiye fenomen

Reuters raporunun bunların dışında da ilginç yansımaları var. Bunlardan önemli bir tanesi, Türkiye ile ilgili.

Dünyada 'Yayınlanan haberleri en fazla gözardı eden-dikkate almayan' ülkeler listesi yer alıyor. Haber duyarlılığı en düşük ülkeler sıralamasında birinci sırayı yüzde 57 ile Türkiye alıyor.

Aynı oranla ikinci sırada Yunanistan var. Bu oran, örneğin ABD’de yüzde 38, Almanya ve İngiltere’de yüzde 24, Japonya’da ise yüzde 6.

Türkiye özelinde bir gerekçe yok. Ama dünya genelinde katılımcılara 'Neden haberleri dikkate almadan yaşamınızı sürdürüyorsunuz” sorusu sorulduğunda yüzde 48’i 'Modumu olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorum” yanıtını vermiş.

Yüzde 37 ise haberlerin gerçek olup olmadığı konusundaki çekincelerinin etkili olduğunu savunmuş. Üçüncü sırada ise 'Bu haberler konusunda benim yapabileceğim bir şey yok ki” görüşü yer almış, yüzde 28 ile. Türkiye için bakarsak üç seçeneğin de yanlış olmadığını söylersek yanılmayız heralde.. Fakat habere duyarlılığın yüksek olmaması, tek ölçek değil.

Zira nüfusun yüzde 57’si haberle ilgilenmediğini söylüyor. Ama ilgilenen kalan yüzde 43, özellikle sosyal medya üzerinden inanılmaz bir etkileşim sağlıyor.

Örneğin, son üç yıldan bu yana Türkiye 'sosyal medyada haberlere yorum yapma” konusunda dünyada en yüksek sonucu elde eden ülke.

Türk kullanıcıların yüzde 31’i (2015’te bu oran yüzde 39 imiş) sosyal medyadan gelen haberlere yorum yaptığını söylüyor. En yakın rakibimiz yüzde 24 ile ABD. Orada da Trump etkisini yadsımamak gerek.

Sosyal medyadan haber paylaşımı konusunda da Türkiye yüzde 40’lık oranı ile başı çekiyor. Burada da önceki yıllara göre 2 puanlık gerilememiz var. Ama kendi adıma bizdeki gerilemenin gerekçelerinden birinin sosyal medya yanında Whats App üzerinden haber paylaşımlarının artması olduğunu da düşünüyorum. Burada da yüzde 26’lık oran ile Latin Amerika ülkelerinden sonra dördüncü sıradayız.)

Kısacası bu çalışma diyor ki, 'Toplumun yarısından çoğu (öğrenilmiş çaresizlik de olabilir) haberle işim yok” diyor. Ama kalan yarısı, müthiş politize. (Başka haber yok mu diyebilirsiniz, ama Türkiye’de haber paylaşımlarının yüzde 90’ı siyaset ve az miktarda spor içerikli.) Haberi okuyor, paylaşıyor, yorum yapıyor.

Kısacası Türkiye dönüşüyor. Medyanın bu değişim ve dönüşümünü göremeyen yayıncılar için de siyasetçiler için de gelecek oldukça zorlu olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Eli yatırıma gitmemek... 21 Ağustos 2019
Acılara tutunmak... 03 Temmuz 2019