"Gönüllü ev hapisliği"

Doç. Dr. Ebru GÜZEL
Doç. Dr. Ebru GÜZEL KÖMÜNİTAS

Bu haftanın konusunu, çoğumu­zun hayranlık duyduğu Ayşegül Al­dinç’in, 23 Mayıs’taki Instagram paylaşımından ilhamla kaleme aldım. Açıkçası anlamlı gelmeseydi yazmaya otu­ramazdım; beni çekmeyen, kalbimi geniş­letip zihnimi zorlamayan hiçbir şeye kar­şı ilgi duymuyorum. Aldinç’in yazısı bende zincirleme duygular çağrıştırdı, çevremde­ki kadınların “yazgı”sıyla örtüştü. Ama ön­ce kendisinin hoşgörüsüne sığınarak yazı­sını paylaşıyorum:

“Yazları pek sevmem. Ben, annemden dolayı gönüllü ev hapislerimi sürdürürken sevdiklerim hep uzağa gider. Sen de gide­ceksin biliyorum. Ama sen mahallene dön­düğünde ben kavuşmanın mutluluğunu ya­şayacağım.”

Bir dostuna yazılmış bu yazıyı okudu­ğumda derinlere kök salmış bir sadakat yü­kümlülüğü; “ahde-vefa” duygusu hissetim. Aldinç’in bazı gazetelere verdiği röportaj­larından, bakımını bizzat kendi üstlendiği annesi Süheyla Hanımefendiye olan sev­gi ve saygısının kimi zaman mesleğinin de önüne geçtiği, hatta bu uğurda bazen ya­şamdan da geri durduğu anlaşılıyor. İleri yaştaki yakınlarına bakan her kadın gibi o da biraz serzenişli bir kabullenişle bu dav­ranışını “gönüllü ev hapisliği” olarak özet­liyor. Kişiliği, fiziği, aklı, eylemi ve aurası ile güzellik örüntüsü oluşturan bu zarif sa­natçının imkanlarına rağmen onu frenle­yen sorumluluk duygusuna elbette şapka çıkarıyoruz. Ama benim asıl bahsetmek is­tediğim; eril egemenliğin olduğu yerde fe­dakarlığın sürekli kadınlarla özdeşleştiril­miş olması. Cinsiyetler arası işbölümünde eşitlik asla söz konusu değil!

Öyle olsaydı Aldinç’in paylaşımının altı­na “Aynı ben” yorumunu yazanlar, erkekler olurdu!

Koronavirüs salgınından bu yana anne­sini yanına aldığı için yaşamını değiştiren komşum, bir erkek olurdu!

Son bir yıldır annesi için hastane kuy­ruklarında bekleyen akrabam, bir erkek olurdu!

Yatalak aile büyüklerinin hikayelerini dedelerimizden dinlerdik ya da kayınvali­desine bebek gibi bakanlar, damatlar olur­lardı!

Hiç değilse aldatıldığı ya da dayak yediği için eşinden boşanan annelerimiz, teyze­lerimiz, yengelerimiz, yıllar sonra eve ge­ri dönen babalarımız, eniştelerimiz ya da ağabeylerimize bakmazlardı!

Annelerine çiçek gibi bakan erkekleri tenzih ediyorum, ama erkeklerin genellik­le yaşlı bakımından anladığı kısa ziyaret­ler, bakım masraflarını karşılamak ya da hastaneye götürmek gibi yüzeysel sorum­luluklar. Özellikle yaşlı, hasta ya da çocuk bakımı gibi bazı alanlar ve meslekler cinsi­yetçi kalıplara göre şekilleniyor. Kadına bi­yolojik yazgısıymış gibi biçilen toplumsal kadınlık rolleri bireylerde küçük yaşlarda sosyalizasyon sürecinden geçtiği için nor­malleştiriliyor. Bugün üniversite mezunu olup da erkek jinekoloğu tercih etmeyen ya da doğum ünitesinde dışlanan erkek sağlık personeli sayısı azımsanamayacak ölçüde.

Ayrıca bir paylaşımdan yola çıkarak top­lumsal cinsiyet bariyerlerine çarpan dü­şüncelerim başka bir anımı daha tetikledi. İleri yaştaki annesinin tüm sorumluğunu tek başına üstlenen bir yakınımın kendi­si ameliyat olmak zorunda kaldığı zaman hissettiği çaresizliği... Annesini erkek kar­deşine güç bela bırakıp da, hastanede dör­düncü güne uzayan yatışı yüzünden kar­deşinden psikolojik baskı gören, hastane odasında yatarken eşi tarafından evin ak­sayan işleri sebebiyle rahatsız edilen ve ameliyat korkusuna rağmen hastanedeki yatışını bir dinlenme olarak gören bu ka­dın beni çok etkilemişti. Evden kaçmak için işe giden anneleri gördüm de cerra­hi bir operasyona tatile gider gibi gidenini ilk kez görmüştüm.

Sözün özü; Aldinç’in “gönüllü ev hapisli­ği” tanımı, bu kadınların duygularına ter­cüman olması bakımından çok değerli. Üs­telik emeklerinin değer görüp görmediği de koca bir soru işaretiyken... Ayrıca an­neler ve kız çocuklarının yapıcı olduğu ka­dar yıkıcı da olabilen ikircikli ilişkileri ise bir başka yazının konusu olsun. Ahde-vefa­nın erdemiyle gönenç duymak kadar, koca bir yaz tatilini suçluluk hissetmemek adı­na askıya alanlar kendilerini yalnız hisset­mesinler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Volta atan yığınlar 29 Nisan 2023
Eşikten geçmek 15 Nisan 2023
İnsan Nedir? 01 Nisan 2023