Suyun iyileştirici gücü

Doç. Dr. Ebru GÜZEL
Doç. Dr. Ebru GÜZEL KÖMÜNİTAS

Su konuşur mu? Evet. Eğer su canlıysa konuşur. Pamukkale Doğa Termal Otel’de kış deniziyle şifalandığımız bir zamanda, Su kitabıyla buluşmamız tesadüf olmasa gerek. İnsan, suyun farkındalığına sahip olduğunda kendisini içeriden ve dışarıdan onunla beslemek istiyor. Yaz denizi kadar kış denizinin de önemini genç yaşta idrak etmek önemli, ama çoğunlukla hala termal banyoları ileri yaştaki yerli turistler kullanıyor. Hasta olmadan sağlığın değerini bilmeli ve bu disiplinle yaşamımızı planlamalıyız. Mennan Aysan Kuzanlı ve Recai Yahyaoğlu’nun, Suyun İyileştirici Gücü adlı kitabıyla (Hayat Yayınları), değerli dostum Fazlı Koç sayesinde tanıştım. Fazlı Bey de suyun gücüne inananlardan. Kurduğu Ayla teknoloji firmasıyla hem canlı suyu ve değerini (www.canlisu. com.tr) anlatıyor, hem de Kore’den ithal ettiği iyonize su matarası ile bizlere alkali su içme alışkanlığı kazandırıyor. Ama öncelikle toplumumuzda eksik olan “su bilinci”ni oluşturmak amacıyla yazılmış bu kitabı desteklediği için kendisine teşekkür ediyoruz.

Ölü su içiyoruz!

İnsan bedeni su için can atar. Su, adeta çalışan bir makinedeki gres yağı gibidir, bütün organlarımızı ve mafsallarımızı yağlar. Dünyadaki en büyük kimya bilgini sudur. Onsuz ne yeni bir mineral ne de bir kaya oluşumu gerçekleşebilir. Suyun, hava ve topraktan beslenerek, kaynağından ilk çıktığı hali canlı sudur. Zengin minerallerle altıgen yapısı olan canlı su, hücrelerimize direk nüfus eder. Suyun içindeki sodyum, magnezyum ve potasyum gibi pozitif yüklü alkali minerallerin eksikliği hücre hasarının başlamasına; yaşlanmamıza sebep olur. Sağlığımız hücre yenilenmesine bağlıdır, bu da sudaki besinlerin osmoz yöntemiyle hücre zarından içeriye geçmesine...

Bir bebeğin bedeninin yüzde 95’i, yetişkin bir insanın yüzde 75’i, yaş almış birinin de yüzde 65’i sudur. Antropolojik araştırmalara göre, 120 yaşına kadar yaşayan, 75-80 yaşlarında çocuk sahibi olan ve Ekvator, Gürcistan, Pakistan ve Kazakistan gibi ülkelerin dağlık alanlarında yaşayan insanların, bol miktarda oksijen ve iyonize mineraller içeren, molekül grup yapısı düşük, alkali su içtiği bulgulanmıştır.

Su dinlendiricidir, çünkü beynimizdeki hidratasyonu sağlar. Ancak ne yazık ki dünyamızda az veya kirlenmiş; klorlama, ozonlama, depolama vb. gibi yöntemlerle yapısı bozulan su, artık bedenimizi temizleme gücüne sahip değildir. Su şirketlerinden satın aldığımız damacana sular ya da arıtılmış şebeke suyu sağlıklı su anlamına da gelmiyor. Arıtma tesislerinden geçerek (eski ve kurşun kaynaklı) borularla evimize taşınırken ve evlerimizdeki depolarda bekleme sırasında, kimyasal ve bakteriyolojik kirlenmeye maruz kalan su içindeki bakteriler, parazitler ve virüsler nedeniyle enfeksiyona neden oluyor. Ayrıca içtiğimiz ölü suyun zararları şu şekilde sıralanıyor:

Bölgesel jeoloji, insanlar ya da sanayi yüzünden suyun kirletilmesi yoluyla kanser tehlikesini oluşturması.

Tarım ilaçları, suni ve hayvan gübrelerinin yeraltı sularını zehirlemesi.

yeraltı sularını zehirlemesi. Şebeke suyunu temizlemek için kullanılan klorun alerjiye bağlı hastalıkların kaynağı olarak gösterilmesi.

Plastik şişelerden suya geçen maddelerin östrojen seviyesini etkilemesi, bitkinlik, tahammülsüzlük, sinirlilik, kronik yorgunluk gibi ruh sağlığını bozan etkiler yaratması.

Unutulmaması gereken; suyu kirleten şeyin kanımızı da kirletiyor olmasıdır. (Sağlıklı insan kanı, 7.5-7.45pH’de olmalıdır.),

İyonize alkali su

Sağlıklı su için suyun arıtılması yeterli değildir, oksijen ve alkali mineraller de içermesi gerekir. Suyun, küçük moleküler grup yapısına ve içerdiği negatif iyonlarıyla antioksidan yapıya sahip olması gerekir ki bu su “iyonize alkali-su”dur. Şayet su ve gıdalar yoluyla kanda yeteri kadar kalsiyum ve alkali mineraller bulunmazsa, bedenimiz nötralizasyon yapmak amacıyla kemiklerden kalsiyum çeker. Alkali su, kola, kahve, bira gibi asit bileşiklerinin organizmada yarattıkları zehirli oksidasyonu bertaraf etmeye yarar.

Canlı Su için

Eğer kendinizi iyi hissetmiyorsanız su için. Ama canlı su için! bedenimizin asit baz dengesini onaran, günlük tüketimimiz için önerilen bu ideal suyun (8.5pH) tadı daha yumuşak olduğu için istek de uyandırıyor. Hastalıkların en önemli nedenlerinin başında susuzluk (dehidratasyon) gelir. Ortalama 70 kilo bir insanın günlük su ihtiyacı 2-2,5 litredir. Çay, süt ya da alkolsüz içeceklerin hepsi diüretik olup, bedenimizdeki su ve minerallerin kaybına da sebep olurlar.

En iyi su içimi, uyumadan hemen önce, uyandıktan hemen sonradır. Yemek sırasında su içmek sindirim sorunlarına neden olur. Yemekten yarım saat önce su içmek sindirime yardımcı olduğu gibi aşırı kolesterol oluşumuna da engel olur. Sağlıksız gıdalarla beslenen bir bedenin yükünü taşıyan karaciğerimizi canlı su ile desteklemek de çok önemli. Susamadan su içmeyi alışkanlık edinerek bedenimizi hidrate etmek (sulamak) gerekiyor.

Kaynak: Kuzanlı, M. A. & Yahyaoğlu, R. (2023). Suyun İyileştirici Gücü. İstanbul: Hayat Yayınları.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
"Gönüllü ev hapisliği" 03 Haziran 2023
Volta atan yığınlar 29 Nisan 2023
Eşikten geçmek 15 Nisan 2023
İnsan Nedir? 01 Nisan 2023