Hassas bir toparlanma süreci

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Ekonomideki belirsizlik ortamı gün geçtikçe azalmakta. Evet, belki manşetlere bakınca bunu görmek çok da kolay değil. 12 aylık enflasyon artmaya devam ediyor. Her gün yeni konkordato haberleri ile karşılaşıyoruz. Bankaların TGA’ları da şişmekte. Bu meyanda, hem borçlulara yönelik yeni bir İstanbul yaklaşımının şekillendirilmesi, hem de bankaların bilanço durumlarının aydınlığa çıkarılması gerekiyor. Bir de bu toparlanma sürecinde özellikle ihraç ürünleri üretiminde gerekli olan ithalatın finansmanına ilişkin zorlukların ortadan kaldırılması şart. Kısaca, artık yapılacakların ne olduğunu aşağı yukarı biliyoruz. Halbuki bundan sadece 2 ay önce dolar kuru 6.5’lerdeyken piyasalara akut bir panik havası hakimdi doğrusu.

Bu süre zarfında bu panik havasını kıran 3 önemli gelişme oldu. Birincisi MB’nın önden yüklemeli faiz artışıydı. İkincisi gelişmekte olan ülkeler geneline yönelik satış dalgasının (durması demeyelim ama) durgunlaşması oldu. Üçüncü, ve belki de en önemlisi Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanan ABD ile papaz olma ve ekonomik yaptırıma muhatap olma durumunun aşılmış olmasıydı. Son 1-2 gündür de bizim de İran muafiyet listesinde yer almamız piyasalara ek bir pozitif etki yaptı.

Ancak tüm bu gelişmeler Türkiye ekonomisinin tamamen düzlüğe çıkmış durumda olduğu anlamına gelmiyor. Yöneticilerin ise bu durumu ne kadar idrak ettiklerinden emin değilim doğrusu. Özellikle yerel seçim takvimi yaklaşırken komşu ve müttefiklerimizi rahatsız edecek popülist çıkışların kimseye faydası olmayacağı çok açık. (Ancak AKP’nin 17 yıldır artık iyice içine işlemiş olan bu iktidar etme şeklini değiştirmesi de ne kadar mümkün bilmiyorum!)

Sene sonuna kadar yürürlüğe giren KDV indirimleri de bazılarınca popülist ve maliye politikasını gevşetici bir tedbir olduğu hasabiyle eleştiri konusu oldu. Ben o kanaatte değilim doğrusu. İç talep son derece daralmış durumda. Bunun etkisini ithalat rakamlarından da net bir şekilde görmekteyiz. (Tabii, azalan ithalatın iyi tarafı da cari fazla vermeye başlamış olmamız ve bu durumun da kurlar üzerindeki baskıyı hafifletmiş olması.) Geçici vergi indirimleriyle bir kısım birikmiş talebin harekete geçirilmesi ve bir kısım da ileriki talebin öne çekilmesi kamu dengesini fazla bozmayacaktır. Ayrıca, bugünkü talep koşullarıyla zaten söz konusu ürünlerden sene sonuna kadar sağlanacak KDV miktarı çok düşük olacaktı.

Ancak özelde KDV indirimi, genelde ise Hükümetin aldığı tüm tedbirlerle ilgili olarak şu eleştiriyi de yapmak durumundayım: OVP (yeni adıyla “YEP”) de dahil olmak üzere açıklanan hiç bir program ve tedbirin kapsamlı bir “etki değerlemesi” (impact study) raporu açıklanmıyor. Tabii ki, piyasa analistleri ve ekonomistler kendi perspektiflerinden olası etkileri hesaplıyorlar. Ancak, son tahlilde bunların Hükümetin varsayımları ve tahminleri ile de pekiştirilmesi şart. Tabii ki, bu tedbirleri açıklayan bakanların sunumlarında şahsen etki değerlemesi raporlarını açıklamasını beklemiyoruz. Ancak hemen akabinde bu tür tamamlayıcı raporların açıklanması çok faydalı olacaktır. Bunların açıklanmıyor olması piyasalarda 2 tür menfi kamuoyu algısına sebep oluyor. Birincisi, yöneticilerin aslında aldıkları tedbirlerin tam da ne etki yapacağını bilmedikleri yönünde yanlış bir intiba oluşması. İkincisi ise açıklanan tedbirlerin belki de orta vadede ekonomi üzerindeki net etkilerinin olumsuz olma ihtimali nedeniyle bu tür tamamlayıcı raporların açıklanmadığı yönünde bir algı oluşması.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019