Hayallerim, aşkım ve Netaş...

Açıl SEZEN
Açıl SEZEN Dünyanın Parası acil.sezen@gmail.com

Babam konformist insandır. Fazla hareketten hoşlanmaz. Ben küçükken, evin 3 odasında 2’şer tane olmak üzere 6 telefonumuz vardı. Zira her telefon çaldığında diğer odaya gitmesi gerekmesin isterdi. Hatlardan biri aile telefonu, diğeri ablam ve benim saatler süren ergenlik görüşmelerimizi yaptığımız telefondu.

O zamanlar haliyle cep telefonu yok. Çevirmeli, kıvırcık kablolu telefonlar var. O yüzden eve gelen ilk tuşlu telefon, benim hayatıma giren ilk büyük teknolojik yenilikti.

Ve o “büyük” teknolojik yeniliğin üzerinde yazan marka, Netaş’tı.

O yüzden o marka benim için değerlidir. Ne aşklar ne sohbetler geçti o Netaş’ın kablolarından.

Kuruluşu itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkinliği altında bir markaydı Netaş. Elbette yaptıkları teknolojik yeniliklerin arasında bizim evdeki tuşlu telefon en küçüklerinden biriydi. Askeri iletişimde, haberleşme ekipmanlarında, o dönemin koşullarında çok değerli katkılar yaptı.

Havacı, karacı, birçok subay, yurtdışında gördükleri eğitimlerin ardından bu şirketin büyümesine, gelişmesine katkı yaptı.

Bu arada cep telefonlarının ilk çıktığı yıllarda, perakende tarafta attıkları adımlar ve ürettikleri cep telefonları da oldu. Evet, büyüktü, kullanışsızdı. Ama keşke o dönemde devlet Netaş’a daha iyisini yapabilmesi için destek verebilseydi. Belki bugün dünyadaki cep telefonu piyasasında çok daha etkin bir noktada yer alabilirdik.

Çünkü Netaş, Türkiye’de gerçek anlamda “teknoloji üreten” ve “üretme kapasitesine sahip” şirketlerden biridir.

Maalesef gerçekleşmedi.

Filmi ileri sarıyorum, Türkiye’ye 3G teknolojisinin geldiği 2000’li yılların ortalarına geliyorum..

Malumunuz, Türk halkı, teknoloji kullanımında müthiş mahirdir. Bugün bir Türkiye büyüklüğüne ulaşan Apple, iPhone’u üretmeden önce yaptığım bir ABD seyahatinde, oradaki Amerikalı arkadaşlarıma SMS atmayı öğretmişliğim, bizdeki basit cep interneti uygulamalarını övünerek anlatmışlığım vardır.

Ama aynı maharetimizi maalesef teknolojiyi üretme ya da en azından aracılık etme aşamasında gösterebilmişliğimiz yoktur.

Yabancı sermayenin hiçbir türüne itirazım yok.

Gelgelelim, GSM operatörlerinin faaliyete ilk geçtiği yıllarda Motorola ve Nokia’ya, 3G teknolojisini kullanırken de Çinli Huawei’ye kazandırdığımız paraların, haddi hesabı yoktur. Elbette teknoloji sende yoksa, başkasının teknolojisini kullanıyorsan, bedelini ödeyeceksin.

Biz de öyle yaptık.

Yıllar yılı, baz istasyonlar için yurtdışına, Çinli şirketlere milyarlarca dolar bedel ödedik.

(Çinliler ile bir alıp veremediğim olduğundan değil, bizden üstün teknolojiye sahip olmalarını kabullenmek istemeyişimden.)

4.5G ihalesine çıkarken, olumlu bir adım attık. İhale şartnamesine yüzde 30 ile başlayan ve giderek artan oranlarda “yerli baz istasyonu kullanma” zorunluluğu getirdik.

Bizde yerli baz istasyonu üretimi yoktu. Ama Netaş, Aselsan ve Türk Telekom iştiraki Argela ortaklığı ile yürütülen ULAK Projesi vardı.

Bu projenin gelişimi sayesinde yerli baz istasyonumuz olacaktı. Proje gecikti, yerlilik şartının yerine getirilmesi imkanı şu an için kalmadı. Nereden yetişirse, oradan yapılabilir, istisnalar sağlanabilir.

Ama bu arada, şunlar oldu.

2016 yılının Haziran ayında, Netaş’a kamu ihalelerine katılma yasağı getirildi. (Haklı ya da haksız oluşuna dair değerlendirme yapabilecek durumda değilim, bir kasıt olduğu imasıyla da yazmıyorum. Sadece fotoğraf çekiyorum.) Şirketin piyasa değeri, 1.5 ay içinde 680 milyon TL’den 530 milyon TL’ye kadar geriledi.

Sonra, şirketi daha önceki dönemde satın almış olan özel girişim sermayesi Rhea Grubu (yüzde 48.04 hisseye sahip ve yönetim hakkı onlarda) hisselerini satış için görüşmelere başladı.

Yüzde 48 hisse için 2016 Aralık’ta Çinli telekom ekipmanları üreticisi ZTE ile 358 milyon TL üzerinden anlaşma sağlandı. (Tamamı için 544 milyon TL değerleme üzerinden.)

Bu arada şirketin ihale yasağı da 2017 Mart’ında mahkeme kararıyla kalktı.

Hisse satış işlemi henüz tamamlanmadı, süreç bir şekilde uzadı.

Şimdi geldiğimiz nokta şu:

Yabancılara (Çinlilere) daha fazla baz istasyonu bedeli ödememek için ürettiğimiz projenin bir ortağının yönetim hissesini, bir başka Çinli şirkete vermiş olduk.

Bunu birçok şirket için söylemem, zira değerini bulan her ürünün satılması gerektiğine inanırım (Beşiktaşlı Marcelo gibi).

Ama keşke Netaş gibi teknoloji üretme kapasitesine sahip bir şirketimiz, ulusal sermayenin elinde olsa, daha fazla teknoloji üretse. Fiyatı çok önemli değil, Türkiye’nin büyüklüğü içinde bunlar küçük rakamlar.

Oradaki teknoloji üretme bilgisini, know how’ını keşke korumayı başarabilsek ve hatta geliştirebilsek.

Bugün Aselsan gibi bir savunma sanayi devi üretebildiysek, Tai gibi, Havelsan gibi çok başarılı örneklerimiz varsa, onlarla gurur duyuyorsak, keşke Netaş’ın bilgi birikimini de onların yanına yazabilsek...

Benimkisi, gençlikten kalma duygusallık işte

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Eli yatırıma gitmemek... 21 Ağustos 2019
Acılara tutunmak... 03 Temmuz 2019