Her günümüz özel

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Yıllar önce bir panelde yaptığım bir konuşmada özel bir dönemde yaşamadığım için çok üzüldüğümü söylemiştim. “Mesela Kurtuluş Savaşı döneminde yaşayabilirdim,” diye örneklemiştim. Şimdi ise biraz daha farklı bakmaya başladım bu görüşüme. Yaşanan her dönem özel bir öneme sahipmiş gibi geliyor artık. Aslında bu konuda en çok merak ettiğim ise bunun sadece bizim ülkemiz için mi söz konusu olduğu? Yoksa dünyanın her köşesinde yaşayanlar mı böyle hissediyorlardır acaba?

Kim nasıl hissediyor bilmiyorum ama, bizim gibi çok fazla örnek olamayacağına inanıyorum. Örneğin, üniversite sınavına 30 yıl önce giren ben de daha geçen yıl giren birisi de kendi dönemimizin çok şanssız olduğunu, sistem değişikliğinin bize denk geldiğini söyleyebiliyoruz. İşin kötü tarafı son 30 yıldır sınava girenlerin birçoğu bunu söyleyebilme hakkına sahip. Tek başına eğitim sistemimize bir ilişkin sorun değil bu durum, çevresel koşullarımızın birçoğu için geçerli bu değişkenlik. Değişim o kadar çok olunca da, değişime karşı duyarlılığımızın azaldığını çok rahat görebiliyoruz. 

Bizim için çağın vebası bu duyarsızlığımız. Bu duyarsızlığımız yüzünden kötüye doğru değişimlere tepki gösterme refleksimizi yitirirken, iyiye doğru değişimlerin de kıymetini bilemiyoruz. Herhangi bir konuda doğal sürecin dışına çıkılmasını doğal süreç olarak kabul etmeye başladık artık. Benim uzmanlık alanım değil ama, tehlikeli olduğunu düşünüyorum bu durumun.

Gelecek hafta bugün, çok farklı bir gündemimiz olacak. Bugün seçim senaryolarını konuşurken, haftaya hep birlikte seçim sonuçlarına ilişkin senaryoları konuşmaya başlayacağız. 

Oy verme işlemi, tipik bir karar sürecidir. Amaç, alternatifler, alternatiflerin fayda maliyet analizleri ve alternatiflerden birinin tercih edilmesi sürecidir. Doğru karar, bu sürecin iyi işletilmesi ile olanaklıdır. Yani en basitinden alternatiflerin iyi değerlendirilebilmesi, bunun için de bunlar hakkında iyi bilgiye sahip olunması gereklidir. Daha açık söylersek seçime katılan partilerin hedefleri, önerileri konusunda gerçekten bilgi sahibi olmayı ve bu bilgileri işlemeyi gerektirir. Halbuki bizim toplumumuzda bu aşamaya bir türlü gelemiyoruz. Biz problemin belirlenmesi sürecinde birbirimizden ayrıştığımız için, alternatifleri değerlendirmemiz gibi bir sorunumuz yok. Bize dayatılan amaçlar o kadar farklı ki, seçim yaparken alternatifimizi bir ya da en fazla iki olduğunu düşünerek giriyoruz seçim kabinine.

Haziran ayındaki seçimlerde bir twit görmüştüm, “Yeter artık her şey normalleşsin de, aman sistem değişecek, ülke bölünecek, şu baraj altı kalacak, öcüler ortaya çıkacak gibi gerekçeleri düşünmeden istediğim partiye oy verebileyim” diyordu. Ben oy verme hakkımı kazandığımdan beri bu şekilde bir ortamın içinde oy veriyorum neredeyse. Oy vermediğim için kendimi vatan haini hissetmeyeceğim, sırf bir partinin benim için önemli olduğunu düşündüğüm herhangi bir konudaki politikasını beğendiğim için oy verebileceğim bir seçim açıkçası ben de istiyorum.

Özetle, ben artık özel bir dönemde değil, oldukça sıradan ve normal bir dönemde yaşayabilmek istiyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018