Her mülteci akımının bir hikayesi var

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Bizdeki Suriyeli mülteci nüfus yoğunluğuna bakarsak, sürdürülebilir büyüme üzerine çok önemli riskler yığıyor olduğunu düşünebiliriz. Clemens, Hunt (Mayıs 2017) mülteci akımlarının işgücü piyasasına olan izlerini araştırıyor. Küba’dan ABD’ye akan mülteci kitlesi ve SSCB’nin dağılmasıyla başlayan mülteci hareketliliği irdeleniyor. Ana ülkenin ortalama ve düşük profilli işgücü üzerindeki etkiler ölçülüyor. İki farklı gruplamadan bahsediliyor. Finans yazını ortalama işgücü söz konusu olduğunda, ana ülkede etkinin çok küçük ya da sıfır düzeyinde kaldığı ölçümleniyor. Ancak konu düşük profilse, bu kadar şanslı değiller. Bunları lise eğitiminin altındakiler olarak sınıflarsak, olumsuz etkiler her kesim tarafından kabul ediliyor. Ne boyutta olduğuna gelince, bu konuda bir konsensüs bulunmuyor. Belli ki bu etki, mülteci göçüne maruz kalan ülkeden ülkeye değişiyor. Ben birinci sıraya, süreci doğru yönetebilmeyi koyuyorum. İkincisi sıradaysa ana ülkenin düşük profil işgücüne olan talebini. Ve üçüncüsü kültürel uyum: Uyumdan kasıt; inançların, değerlerin, sosyal algıların, gelecek beklentilerinin ortak olabilmesi. Mesela tarihte muhacir ensar uyumu böyleydi. Son olarak da mülteci akını boyutunun büyüklüğünü ekleyebiliriz: İlk üç kriter olmasa da, mülteci akını ana karada absorbe edilebilecek boyutları aşmamışsa, sorun yaşanmayabilir.

Aynı konuyu Borcas, Monras (Eylül 2016) araştırdıklarında iki temel sorunu daha tespit ediyorlar. Mülteci akımıyla ana karada politik çelişkinin patlatması ve ana ülkenin iş gücünde rekabet koşullarının zorlaşması. Yine, Evans ve Fitzgerald (Haziran 2017) Amerika’nın 2010-2014 dönemi mülteci politikasını irdeliyor. Sonuçları mülteci yaşının ana kara koşullarına esneyebilecek gençlikte olması ve dil bariyerinin aşılabilmesi gibi önemli noktalara temas ediyor. Bu sorunlar hükümetin eğitim destekleriyle aşılsa da, her halükarda mülteci nüfus daha az kazanıyor.

Bir diğer başlık da şiddet, terör ve mültecileri aynı kare içine alıyor. Bunların birbirlerini etkileme yeteneklerine analitik bir bakış kurguluyor. Dreher, Gassebner, Schaudt (Ağustos 2017) sıkı göçmen ve vize uygulamalarının terörist saldırılarda ortak bir tepkiye dönüşebildiğinin altını çiziyor. Azılı terör vakalarını yabancılar işlemiş olduğu doğrudur. Böyle olsa da, bu durumun mültecileri terörist yapamadığına ulaşıyor. Ana ülke vatandaşlarının da karıştıkları terör olayları önemli bir pay tutuyor. Mülteci girişlerine engel koymuş olmak, başlı başına bir terör riskine de dönüşebiliyor. Couttenier, Preotu, Rohner, Thoenig (Nisan 2016) öncelikle, Ortadoğu daki son gelişmelerin Arap Baharı’yla başlayan bir bölgesel kaosa dönüştüğünün hakkını vermek gerektiğine değiniyor. İsviçre’deki mülteciler irdeleyen çalışmalarında, erken çocukluklarını savaş ortamında yaşamışların büyüdüklerinde daha çok suça katılma eğiliminde oldukları sonucuna ulaşıyor. Ölçümler, savaş çocuklarının yüzde 40 daha fazla şiddet içerikli suça iştirak ettiklerinin altını çiziyor.

Türkiye’deki Suriye’liler son girişlerle toplam nüfusun yaklaşık yüzde 4’unu oluşturuyorlar. Birer özetle girilen bu araştırmalar, mültecilere yönelik kısa, orta, uzun vadeli analitik programlar geliştirmemiz gerektiğinin altını çiziyor. Vakit kaybetmeden bunları uygulamaya almak sürdürülebilir büyümeyi, enflasyonu, gelir dağılımı eşitliğini ve tasarruf gücümüzü güvence almış alacak ki; yaşamsal…

Düzeltme: Bir önceki “Suriye’nin en güçlü göç partneri Türkiye” başlıklı yazımda AB mültecileri komşular içine dahil edilerek ara ve genel toplam 0.5 fazla hesaplanmıştır. Yapılan yanlışlıktan dolayı okuyucularımızdan özür dilerim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar