İflas ertelemede gerçek fiili durum

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

PROF. DR. ERSAN ÖZ - PAÜ İİBF Maliye Bölümü Öğretim Üyesi

Şu sıralar “şirket borca batık mı değil mi?” konusu en tartışmalı hususlardan biridir. Asliye ticaret mahkemelerinden tedbirli olarak İflasın ertelenmesi talep eden şirketlerin dosyaları bilirkişiler kurullarına sevk edilmekte, şirketlerin pasifl erinde yüklü rakamlarda şüpheli alacak kaydı gören bilirkişiler özetle VUK.’nun ilgili hükümlerine uyulmadan şüpheli alacak yazılamayacağı, 689 nolu olağandışı gider ve zarar adlı hesapta muhasebeleştirilen bu tutarların, “şüpheli/ gerçekte tahsil edilmiş/tahsil imkanı olmayan” alacak olmadığı, böylece şirketin anılan derecelerde borca batık olmadığını ortaya koymaktadırlar. Şirketlerin YMM özel amaçlı raporlarında ise, 689 hesapta yer alan tutarların çok önceden nakit tahsil edilen tutarlar olduğu ve gerçekte ödenen borçların da bu hesaptan düşülerek mali tablonun gerçeğe uygun hale getirildiğini iddia edilmektedir. İddiasını desteklemek için YMM’ler, alacak yaşlandırma tablosu hazırlamakta ve uzun zamandır tahsil edilmeyen ve bekleyen alacakların donuk alacak haline geldiğini tablo üzerinden göstermektedir. Hemen ifade edilmelidir ki, sözkonusu alacakların 689 nolu hesapta muhasebeleştirilmemesi durumunda, şirketlerin gerçekte tahsil etme olanağı bulunmayan alacakları dikkate alınarak sanki şirketin mali durumu çok iyiymiş gibi yanıltıcı bir değerlendirme ile işlem yapılacaktır. Oysa şirketlerin mali durumlarının iyi olmadığı, bu sebeple iflas eteleme talep ettikleri, sektördeki eski reel ve saygın durumlarını geri kazanmayı amaçladıkları bir gerçektir.

Yukarıdaki durumun oluşmasının başka bir fiili sebebi de firmalarımızda yaşanan muhasebe hata ve gecikmeleridir. Ekonomik gerçeklerimizden biri maalesef elden tahsilattır. Elden yapılan tahsilatlar yıllar itibariyle birikmekte ve sonunda başka çareleri kalmayınca 689 nolu hesaba aktarılmak zorunda kalınmaktadır. Tabiyki doğru değildir. Fakat özellikle muhasebe, tahsilat ve vergi sistemleri oturmamış ülkelere ihracat yapan şirketlerimizin yapacak başka bir şeyi de yoktur (özellikle Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden banka sistemiyle ödeme alabilme sıkıntısı vardır). İkinci bir husus hem ülke içi hem ülke dışı evrak gecikmeleri yaşandığından muhasebe kayıtlarına aktarılması gecikmekte, bu durum daha başka gecikmeleri beraberinde getirmektedir. Fakat, TTK 75, SPK ve TMS hükümleri gereğince <gerçekleşmesi şüpheli yükümlülükler için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir> hükmü gereği, anılan durumdaki şirketlerin şüpheli alacak karşılığı ayırmaları da normal karşılanmalıdır. VUK 323 hükümlerini atlayarak böyle yapan şirketler, kanuna aykrıı davranmak için değil, takip masraflarına katlanamayacaklarından böyle yapmaktadır. Çünkü zaten borca batıktır.

Uluslararası muhasebe standartlarında esas olan şirketin gerçek mali durumunu raporlayabilmektir. Vergisel raporlamalar bu verilerden yola çıkılarak yine vergi kanunlarına uygun olarak gerçekleştirilecek ancak hazırlanan mali tablolar sadece vergisel durumu değil şirketin gerçek mali durumunu yansıtacaktır (Şirketlerin reel durumunu ortaya koyun diyen Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin kesinleşmiş iki kararı da mecuttur, 2013/6322, 2013/1014). Şirketin gerçek mali durumu ise sadece kaydi değil fiili gerçekler, şirketin fiili mikro ekonomik durumu ve daha genel olarak ülkenin ve küresel ekonomik ortamın makro durumundan yola çıkılarak tespit edilebilir. Bu çerçevede, ülkemizin geçirdiği olağanüstü siyasi ve ekonomik koşullar nedeniyle çeşitli sektörlerden birçok şirketin likit sıkıntılar yaşadığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu noktada ifade edilmelidir ki, ülkemiz ticaretinde pay sahibi olan Avrupa, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde yaşanan iç karışıklar, ilgili ülkelerin hukuk, ekonomi, maliye, muhasebe gibi zeminlerini de sağlıksız hale getirmiştir. Dolayısıyla ilgili ülkelerle (özellikle Afrika ve Ortadoğu) sağlıklı bilgi alışverişi yapılamamaktadır.

Buradan hakimlerimize, bilirkişilere ve kayyumlara seslenelim: Kayyumlara ücret ödenerek emanet edilen iflas ertelemedeki bu şirketlerin mali fotoğraflarına reel bakmak, karşılıksız vergi ödeyen bu mükelleflere sahip çıkmak gerekir. Dürüst resim ilkesinin gereği, Türkiye Muhasebe Standartları’nın gereği ve muhasebenin temel kavramları doğrultusunda mali tablolara bakıldığında sadece VUK’un 323. maddesi gereği, kamu görevi yapan bilirkişilerce hazırlanacak raporlar ve sayın hakimlerimizce verilecek kararlar yanıltıcı olacaktır. Yapılması gereken hem VUK 323 hem TTK 75 hem TMS hem de makro ekonomik fiili koşullar birlikte değerlendirilip adalete, hakkaniyete ve hukuka uygun hükümler tesis edilmelidir

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar