İhracatta düşük, ithalatta yüksek teknolojiye bağımlılık...

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

İhracatta düşük, ithalatta yüksek teknolojiye bağımlılık sanayiyi içten bitiren kurt

Shakespeare konuyu çok güzel özetliyor: “Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkınışların teşvikçisidir.” Rusya ile başlayan diplomatik süreç, bize enerjide yüksek bağımlılığın nasıl da hızlıca ulusal bağımlığı dönüşebildiğini öğretti. Doğalgazın sürekli üretilebilen bir enerji kaynağı olması, kolaycılığı tercih eden kimliğimizi öne çıkardı. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızı vitrine çıkardık bir anda. Sanayi için de benzer bir ivme oluşturulmaya çalışılmaktadır. Dönüşüm, merkantilist bir adımla geldi. İhalelerde en az yüzde 51 yerli şartı aranmaya başladı. Merkantilizm, yönetimin ekonomide korumacı bir rol oynamasını, dış satımı desteklemesini, dış alımı sınırlamasını salık veren bir ekonomik sistemdir.

Dış ticaretin 2016 başlangıcı ilk çeyreğe damgasını vuran bir gelişme oldu. Sanayi sektörüne dış ticaret verilerinden çıkan pay teknolojik yoğunluk oldu. İthalatta yüksek ve orta yüksek teknolojiye duyulan gereksinim yüzde 60.1 olurken, ihracattaki en yüksek pay, orta düşük ve düşük yoğunluklu ihracatta yaşanıyor. Aynı olgunun 2015 Ocak ayında ithalatta yüzde 56.9 ve ihracatta yüzde 68.2 şeklinde gerçekleştiğine tanık olmuştuk. 

Sanayi istihdamında düşüş öylesine sert oluyor ki, bu çarpıklığın faturası teknolojik bağımlılık olarak bize yansımakta gecikmiyor. İthalde yüksek teknoloji, ihraçta düşük teknoloji ağırlıklı bir dış ticaret yapısı, sanayinin ne kadar yapısal desteğe ihtiyaç duyduğuna işaret ediyor. 

Neler yapılabilir?

Çok şey yapılabilir. Öyleyse adım adım çözmeli bu kördüğümü. Sondan ya da sonuçtan başlayarak tüm resmi ortaya koyalım.

1- Talebi tahmin edebiliyoruz. Güçlü bir tüketim potansiyeline sahibiz. Bunu içeriden sağladığımız istihdamla çözmeliyiz. Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkelerle anlaşmaları veya dış siyasette gelişen baskılar bu çok önemli avantajımızla sanayimizi geliştirmeyi başaramıyoruz.

2- Makroekonomik bakışlarımızı mikroekonomik eksene kaydırmalıyız. Mevcut birikimlerimizi çok daha verimli kullanabilmek, kısa zamanda sanayi için istihdam sağlayabilecek sonuçlarla geri dönecektir.

3- Sanayi ile meslek liselerini, sanayi ile teknik üniversiteleri eşgüdümlü çalıştırmalıyız.  

4- Teşvikleri proje bazına indirebilmek kayıpları önleyeceği gibi verimliliği de artıracaktır.

5- Sanayide kümelenme, tarımda kümelenme, finansta kümelenme, turizmde kümelenme… Bu da şunu gösteriyor ki, ölçek ekonomisi olabilmek çok şeyler kazandırıyor. 

Bu adımları atıyor olmak bizi, “Amerika’yı yeniden keşfetmek” gibi bir kritiğin içinde de sıkıştırmıyor. “Hata yapmaktan korkmak, ilerlemenin ölümü (Whitehead)” ; önümüzde Güney Kore, Hindistan, Almanya örnekleri duruyor. Çok şeyler yapabiliriz. “Mücadeleden kaçanlar, mücadele edenlerden daha çok yara alırlar (O. Wilde)” her zaman.   

432423423-001.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar