IMF: Risk var fakat büyüyoruz

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

IMF bu hafta Dünya Ekonomisi Görünümü Raporu’ndaki öngörülerini yeniledi ve küresel ekonomiye ilişkin 2014 yılı büyüme oranı tahminini yüzde 3’ten, yüzde 3.7’ye çıkardı. 2015 yılı büyüme oranı tahminini de yüzde 3.9 olacağını tahmin ettiğini açıkladı. Bir önceki hafta ki yazımın başlığını anımsarsanız “krizde sona doğru” idi, IMF’nin bu tahmini ile yazdıklarımız uyuştu. Doğrusu 1970’li yıllardan bu yana adını duymaktan pek memnun olmadığım IMF ile, uzlaşmak beni rahatsız etti ise de, bu defa en azından küresel ekonomi için hayırlı bir konuda uzlaşmış olduk. İçim rahatladı.

IMF 2014 raporunda sadece bu iki rakamı vermiyor. Küresel ekonominin görünümüne ilişkin önemli saptamalarda bulunuyor. Bunların bazılarını sıralıyorum:

•  Gelişmiş ekonomilerde canlanma güçleniyor, toplam talep artıyor. Bu ekonomilerde düşük enflasyon ve borçlanma şu anda ana sorun.

•  IMF Baş Ekonomisti ve Araştırma Bölümü Müdürü Olivier Blanchard’a göre mali konsolidasyonun neden olduğu olumsuzluklar azalıyor, finansal sistem yavaş da olsa sağlığına kavuşuyor. Bu da küresel ekonomideki canlanmayı güçlendirecek.

•  Yükselen ekonomilerde Çin dışında yurtiçi talep durağan, ancak yurtdışı talep, gelişmiş ülkeler ve Çin’de büyüme oranındaki artış nedeni ile canlanacak. Büyüme oranı da 2014 yılında yüzde 5.1, 2015 yılında yüzde 5.4 düzeyine ulaşacak.

•  Euro alanı durgunluktan canlanmaya geçecek. Bunun sonucunda da büyüme oranı 2014 yılında yüzde 1, 2015 yılında yüzde 1.4 oranında yükselecek.

•  ABD’de büyüme oranı 2014 yılında yüzde 2.8’e ulaşacak. Bütçe ile ilgili sorunların aşılması nedeni ile 2015 yılı büyüme oranı 2014’ün üzerinde gerçekleşebilir.

•  Çin’de büyüme oranı 2014 ve 2015 yıllarında yüzde 7.5 dolayında istikrar kazanacak. Hindistan ekonomisi de 2014 yılında toparlanacak.

•  Küresel ekonomideki riskler azalmaya başlasa bile kalıcılığı sürecek.

•  Yükselen ekonomiler ABD faiz oranlarına bağlı olarak sermaye akımı ile ilgili sorun yaşacak. Sermaye çıkışı ülkelerin döviz kuru düzenlemelerine bağlı olarak portföy kaymaları ve sermaye çıkışları olacak. Bundan dolayı bu ülkeler döviz kuru politikalarından kaynaklı riskler için uyanık olmak durumundalar.

IMF’in güncellenmiş raporu 2014 yılı için oldukça iyimser bir rapor. Ancak belli uyarıları da yapmaktan geri durmuyor. Rapordan yola çıkarak özellikle Türkiye gibi yükselen ekonomilerin bu yıl “kendi ipini kendi çekecek” bir pozisyonda olduklarını söyleyebiliriz.

Buradan yola çıkarak, eğer Türkiye bir krize girerse bunun nedeni küresel ekonomideki gelişmeler değil, yurtiçi dinamikler olacağını söyleyebiliriz. Gelişmelere bakıldığında iç dinamiklerde de öne çıkacak olgu politik riskler olacak. Bu riskleri de en aza indirgeme, en azında restore etme gücü ve görevi yine siyasal iktidara düşüyor. 

Ancak arka arkaya seçime gidecek olan ülkede Hükümet bu riskleri ne kadar iyi yönetir? Zor gözüküyor. Bunda da en önemli neden 2010 yılındaki Anayasa değişikliği  sonrası devletin kurumsal yapısının ciddi bir şekilde aşınmış olmasıdır.  

Döviz üzerine bir anekdot ile bitireyim yazımı. Bundan yıllar önce, benden yaşça büyük iki akademisyen ile bir televizyon programına katılmıştım. Hocalardan birisi sürekli olarak devalüasyon yapılması gerektiğini  söylüyordu. Çıkışta diğer hoca bana döndü, neden bu kadar döviz kuru artışını savunuyor diye sordu. Ben de ona Hocanın tasarrufu döviz cinsinden, yani döviz lobisinden dedim.

Yani anlayan anlasın, bugünlerde ekonomide hangi lobinin egemen olduğunu.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019