IŞİD’in ortadan kalkması Ortadoğu’da dinamikleri nasıl etkileyecek? 

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

IŞİD’in halifeliğinin hızlı bir şekilde meydana çıkması o kadar istikrarsızlığa neden olduysa, şimdi ortadan kalması da istikrarın döneceği anlamına gelir mi? 
 
Öncelikle IŞİD’in sonunun ne anlama geldiği konusuna berraklık kazandıralım. Bence Irak hükümetininifade etmek istediği ve kısa bir süre sonra da Suriye hükümetinin dile getireceği husus, IŞİD’in artık bu topraklarında hükümran olduğu bir bölgenin kalmamış olmasıdır. Ancak, IŞİD’in bir devlet değil, bir siyasi hareket olduğunu anlamamız gerekiyor. Belirli bir bölgede egemenlik kurmuş olması sadece bu hareketin hükümranlık kurma özleminin bir tezahüründen ibaret. Fakat IŞİD herhangi bir bölgeye egemen olmadan önce de vardı. Değişik türden terör faaliyetinde bulunuyordu. Hüküm sürdüğü toprakları yitirmesi, yenilmiş olması, varlığının sona erdiği anlamına gelmez. 
 
IŞİD gibi gruplardan bahsettiğimiz zaman, bu tür grupların çevrelerinde önemli destek halkalarına sahip olduklarını aklımızdan çıkarmamalıyız. İş dünyasında terör faaliyetlerine çeşitli yollardan katkıda bulunan insanlar var; bu terör gruplarına finanstirman sağlayan, bu grupların propagandasını yapan, otoritelerini tanıyan insanlar mevcut. Bu insanların bir yere gittikleri filan yok. Yani IŞİD dediğimiz örgüt topraklarını kaybetmiş olsa dahi, toplumsal temeli gizlenmeye ve faaliyet göstermeye devam edecektir. Aslında bu yenilgi terrorist eylemlerin yoğunlaşması ile sonuçlanabilir ki, böyle bir durum en az IŞİD’in bir bölgede hüküm sürmesi kadar, hatta belki de daha kötü olabilir. 
 
IŞİD 2014’te Musul’a girdiğinde uluslararası toplumun bir ittifak oluşturarak tepki vermesini sağlayacak kadar büyük bir kargaşaya neden oldu. Şimdi IŞİD’in bittiğine göre, bu ittifakta nasıl bir değişim olacak? 
 
IŞİD’le mücadele eden güçlerin her birinin kendi gündemi vardı ve her biri çeşitli uluslararası oyuncular tarafından destekleniyor, herbiri katkıları karşılığında kazanım bekliyordu. Örneğin, Irak’ta Peşmerge’nin katkısı bazı bölgelerde IŞİD’i yenmek için çok önemliydi. Barzani hükümeti bu güç konumunu değerlendirerek bağımsızlığa giden yolu açabileceğini düşündü. Ama olaylar beklediğinin aksi yönünde gelişti. IŞİD’le mücadeleyi destekleyen uluslararası oyuncular bağımsızlık hamlesine karşı fikirbirliği ettiler. Bu girişimleri Kürtleri, referandum yapma ve bağımsız bir devlet arzusu ifade etmemiş olmaları durumunda gelebilecekleri muhtemel noktadan daha geriye götürmüş oldu. 
 
Başka beklentileri olan oyuncular da var. Suriye’ye baktığımızda Kürtler adeta ABD çıkarlarının temsilcisi gibi davrandılar. Grubun adı Suriye Demokratik Güçleri olsa da, arkasındaki en büyük güç YPG’ydi. Onlar da özgün varlıklarının tanınmasını ve bir tür otonomi kazanmayı istiyorlar. Bu daha gerçekçi bir bir istek gibi görünüyor çünkü Rusya’nın buna herhangi bir itirazı yok gibi duruyor ki, bunun sebebi Rusya’nın Kürtlerin otonomilerini sadece ABD’ye borçlu olmalarını istememesidir. Tabii Türkiye otonom Kürt bölgesi fikrine şiddetle karşı çıkıyor. Bu tutumu, Türkiye ile Amerika arasında uzlaşmazlık yaratıyor. Kürtlerin statüsü Türkiye-ABD ilişkilerinde her zaman bir sıkıntı kaynağı olmuştur, olmaya da devam edecektir; daha büyük bir soruna dönüşme ihtimali de mevcuttur. 
 
Bir zamanlar Barzani ve AKP’nin arası iyiydi. IŞİD bu ilişkiyi bozdu sanki. Sizce ilişkiler düzeltilebilir mi? 
 
Bence Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve Türkiye arasındaki ilişkiler düzelebilir. Yakın zamana kadar Türk hükümeti Barzani hükümetine genelde olumlu bir bakış açısı taşıyor, Barzani de genelde Türkiye’nin hassasiyetlerine saygı duyuyor ve endişelerini gidermeğe çalışıyordu. Şimdi bağımsız Kürdistan kurma hayali askıya alınınca ve hiçbir önemli güç bu fikri desteklemeyince, karşımıza çıkan soru şudur: Eğer Kürt Bölgesel Yönetimi Irak merkez hükümetinden gelen baskıyı dengelemek isterse, kiminle iyi ilişkiler içinde olması gerekir? Doğru yanıt bana Türkiye gibi geliyor. Bu günlerde bölgede Amerikalılara güvenmek hayli zor çünkü ABD bölgeye kendi askerini göndermek istemiyor, sadece kendi çıkarlarına hizmet edecek araçlar arıyor. 
 
Türkiye-KBY ilişkilerinin birçok boyutu var; KBY en kolay Türkiye aracılığıyla dış dünyaya açılabiliyor. Türkiye ekonomik olarak da KBY’nin çok önemli bir ortağı. Tüm bunlar birlikte düşünüldüğünde, ilişkilerin düzelmesi için yeterli sebep var, fakat iki tarafın da çaba göstermesi gerekiyor. 
 
IŞİD Türkiye’nin içinde de kendine bağlı radikal selefileri harekete geçirdi. Sizce bu selefilerin ve Türk hükümetinin bu gruplara karşı tutumu nedir? 
 
Şu anda hükümeti dinsel değil daha ziyade maddi çıkarlar yönlendiriyor. Artık Siyasi İslam’ın iflas ettiğine dair geniş bir görüş birliği var. Tabii bu IŞİD veya selefilerin de aynı fikirde olduğu anlamına gelmiyor. Yine de onlar mevcut hükümetin davalarını güdebilmeleri açısından en iyi seçenek olduğunu düşünebilirler. Her şeye rağmen, Türkiye radikallere karşı hoşgörülü davranan bir ülkedir. Buna karşılık, hükümet etnik dava güden veya uç sol kanatta yer alan kuruluşlara o kadar hoşgörülü değil. Dinci radikallere daha ziyade kendi saflarındaki yaramaz çocuklar muamelesi yapıyor. Ama yaramaz çocuklar çok fazla yaramazlık yaptı ve hükümet de artık bunun farkında. Birden U dönüşü yapamaz ve ilişkilerini tamamen değiştiremez ama kanımca hükümet kademeli olarak bu hareketlerin üzerine gidecek ve büyümelerini engelleyecektir. Suudi Arabistan-Katar geçimsizliği nedeniyle Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin serinlemesi, radikal selefileri – en azından Suudi Arabistan tarafından finanse edilenlerini – kontrol altına almak için bir dayanak sağlayabilir ki, bilindiği gibi zaten çoğu radikal grup Suudiler tarafından destekleniyor. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019