Kazanılacak teknolojiler

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 guventurk@portakalonline.com

 

 

 
Geçtiğimiz salı günü DÜNYA'nın manşetinde yer alan FATİH projesi'yle ilgili haberi görmüşsünüzdür. Haberde özet olarak, ilk ve orta öğretimde e-kitap ve tablet kullanımına yönelik FATİH Projesi'nde kullanılacak tablet bilgisayarların üretiminde yerli katkı payının 2015'e kadar yüzde 50'ye ulaştırılmasının planlandığı anlatılıyordu. TÜBİTAK ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın açıklamalarından anlaşıldığına göre, tablet üreticilerinden dokunmatik ekran, çip ve pil üretimini aşamalı olarak Türkiye'de gerçekleştirmeleri bekleniyor. Bu beklenti sonucunda, sözü edilen teknolojilerin "Türkiye'ye kazandırılması" planlanıyor. 
 
Türkiye'nin son 30 yılda dünyayı değiştiren ve bu dönemin temel zenginleşme kaynağı olan bilişim teknolojileri konusunda treni kaçırması nedeniyle orta gelir düzeyinden üst gelir grubuna bir türlü atlayamadığını biliyoruz. Keza ihracat ne kadar artarsa artsın, cari açığın bir türlü kapanamamasının temelinde de aynı sorun yatıyor. 
 
Bu köşeyi izleyenler, kapitalist sistemin döngülerini ve bu döngüleri açıklayan Kondratief dalgalarını hatırlayacaklardır. Kapitalist sistemin 40-60 yıllık uzun yükseliş ve çöküş dalgalarıyla tanımlanan döngüsel bir dinamiğe sahip olduğundan ve her döngünün kendi içinde refah, durgunluk, buhran ve gelişme evrelerini kapsadığından söz etmiştik. Pek çok iktisatçı, yaşadığımız bu günlerin beşinci kondratief dalgasının buhran dönemi olduğu konusunda hemfikir. Buhran dönemi çok önemli. Çünkü buhran dönemleri, aynı zamanda bir sonraki gelişme dönemini tetikleyecek teknolojik yeniliklerin temellerinin atıldığı; bir dönem sonra büyümenin itici gücü haline gelecek yeni teknolojilerin ortaya çıktığı gelişme döneminin de başlangıç yılları.  
 
Bu yıllarda, ister sermayenin kendi iç refleksleri sonucu, ister devletlerin düzenlemeleri, teşviki veya bizzat yatırımı yoluyla, birikmiş sermayesinin dişe dokunur bir bölümünü yeni gelişen teknolojilere aktarmayı başaran ülkeler, buhran sonrası gelişme ve refah dönemlerinde hızla zenginleşen ülkeler haline geliyorlar. 
 
Durgunluk döneminin başından itibaren reel üretimden ayrılarak finans piyasalarında kendine gelir arayan sermayenin bir bölümünün, tam da yeni teknolojilerin ortaya çıktığı yıllarda tekrar dönüp, doğrudan veya finans piyasaları aracılığıyla inovasyonlara yatırım yapmaya başlaması bir tesadüf değil yani.  
 
Şimdi bu çerçevede Türkiye'nin FATİH Projesi kapsamında tablet bilgisayar üretiminde "Çip, pil ve dokunmatik ekran teknolojisini kazanmasına" bir bakalım isterseniz. Elbette bir teknolojinin burada üretilmesinin bir sakıncası yok. Ancak içinde yaşadığımız an itibariyle çoktan "metalaşmış", ucuzlamış ve günlük hayatın bir parçası haline gelmiş teknolojilerin önümüzdeki yarım yüzyıl boyunca Türkiye'nin zenginleşmesine pek bir katkıda bulunmayacağı da ortada. 
 
Günümüzde bilgisayar teknolojisinin temelini oluşturan mikroçip 1949'da icat edildi ve 1971'de kişisel bilgisayarların temelini oluşturacak ilk mikroişlemci piyasaya sürüldü. Bugün her birimizin cebinde ve çantasında bulunan mobil araçların iki önemli bileşeni dokunmatik ekranlar ve lityum piller 1970'lerin başından itibaren geliştirildi. LCD, yani "likit kristal ekran" ise 1888'de icat edilen likit kristallerin 1960'lar ve 70'lerde ekran teknolojisine uygulanmasıyla ortaya çıktı. 
 
Yani bizim "kazanmak istediğimiz" teknolojiler böyle teknolojiler. 
 
Oysa önümüzdeki yarım yüzyılda ülkeleri zenginleştirecek teknolojiler, henüz masamızda, cebimizde, arabamızda veya evimizin bir köşesinde değil. O teknolojilerin bir bölümü laboratuvarlarda, bir bölümü ticari üretim için geliştirme ve deneme aşamasında bir bölümü ise yalnızca birilerinin kafasında, not defterinde veya bilgisayarındaki bir dosyada.
 
Çip, pil veya ekran teknolojisini ülkeye getirmek bana sorarsanız çok gecikmiş odaklanma çabası. Hedefleriniz büyükse, vizyonunuzun da gördüklerinizle sınırlı olmaması gerekiyor.   Görmediğiniz, ancak hayal edebildiğiniz şeylere odaklanmak ise ileri bir soyutlama düzeyi istiyor ki bu özellik de bizde pek az bulunuyor maalesef. 
 
Bu tür girişimlerin yarın öbür gün 2023 veya 2071 "vizyonu" diye karşımıza çıkartılacağını çok iyi bildiğim için şimdiden, "Bu değil, bu değil, bu da değil" demek için not düşüyorum.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018