Kötümser senaryolara prim vermemek gerekir

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Ekonomi geçen senenin 3. çeyreğinden beri daralma içerisinde. Bu daralma 2018 4. çeyrek ve bu senenin en az ilk, ve belki de 2. çeyreklerinde de eksi büyüme (resesyon) olarak devam edecek. Sonrasında ise yeniden göreceli bir toparlanma yaşayacağız. (Ancak tekrar yüzde 5’ler civarında “sürdürülebilir” bir büyümeye ulaşabilmek için yapısal reformların devreye sokulması şart.)

Kısacası vaziyet kötü ama ortada yıkıcı bir felaket durumu da yok. Buna rağmen, son zamanlarda çeşitli çevrelerden o kadar çok felaket senaryosu duyar oldum ki, bunların kaynağının ne olduğu merakımı cezbetti. İlk akla gelen kaynak, her daralma döneminde olduğu gibi, bu dönemde de mali olarak zor duruma düşen (ve belki de normal ekonomik şartlarda dahi yanlış iş kararları nedeniyle iflas etmesi vacip) bazı iş adamlarının (daha çok kapalı kapılar ardında ifade ettikleri) veryansınları. İkinci “mutsuz” grup ise iç talepteki düşüşle birlikte iş hacimlerinde ve kârlılıklarında ciddi düşüşler yaşayan ve mutsuzlukları güven endekslerine fazlasıyla yansıyan kesim. Bu grupların tipik bir daralma dönemi yönetimi gösterip (işletme sermayesini ve yüksek maliyetli yabancı kaynakları azaltma, daha çok öz kaynaklara yönelme) bu badireyi atlatması gerekiyor.

Ekonomik daralmaya ve kurlardaki artışa hazırlıksız yakalanan bu gruplarla beraber, bir kısım yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı çok sağlam temellere dayanmayan ekonomik analizlerin belirli yankı odalarında sirküle edilmesinin de bu menfi beklentilerin oluşmasında payı olduğunu zannediyorum. Örneğin, geçen hafta elime geçen bu tarz raporlardan birindeki çıkarımlardan bir kaçını ele alırsam: Bankaların dış borç çevirme rasyosunun 100’ün altına düşmesi sunulduğu gibi özellikle kötü bir durum değil çünkü şu anda zaten ek döviz borçlanmasına ihtiyaç yok! Ara ve yatırım malı ithalatındaki daralma ise kötümser beklentilerden daha çok TL’nin değer kaybının doğal bir sonucu. Raporda enerji ithalatında 2018’de yüzde 16 artıştan bahsedilirken bizi asıl ilgilendiren 2019 senesinde en az bu oranda azalma olasılığından bahsedilmiyor. Bu sene GOP’lara ve özellikle Türkiye’ye (kamu ve özel sektör borçlarının toplandığı bir dış borç stoğu grafiği ortaya konularak) para girmeyeceği de iddialar arasında. Son günlerde Türk varlıklarına gelen alımları “geçici” kabul etsek bile, bu mesnetsiz bir iddia. Dünya ekonomisindeki gidişatın parlak olmadığı ve küresel para musluklarının tahmin edildiği kadar kısılmayacağı artık neredeyse üzerinde fikir birliğine varılmış bir öngörü. Raporda Şubat’ta MB’nin faiz indirme olasılığından da bahsediliyor. Halbuki, Şubat ayında MB’nin PPK toplantısı bile yok! Rapordaki iç ve dış siyasete ilişkin çıkarımlar da son derece sübjektif.

Kaç zamandır ortaya atılan bir başka iddia da, Nisan ve Mayıs aylarında çok yüksek miktarda kamu ve özel sektör dış borç ödemesi olduğu ve bunların sebep olduğu sıkışıklıkla kurların çok artacağı (dolarda 7’den başlayıp uzaya kadar giden tahminler var) iddiası. Evet, bu aylarda biraz daha yüksek geri ödeme söz konusu ancak bu ödemeler ağırlıklı olarak bankaların, ve bankalar da zaten bugünkü şartlar altında yeniden borçlanmaya hiç de istekli değiller. Ayrıca bu borçları ödeyecek döviz likiditeleri de fazlasıyla var. Bir de gene seçim sonrası “İMF gelecek” senaryoları çokça konuşulur oldu. Ancak İMF spesifik olarak Ödemeler Dengesi krizlerinde devreye girer. Şu anda böyle bir durum mevzu bahis değil; aksine, cari fazla bile veriyoruz. Ayrıca İMF’yi mutlak bir kurtarıcı olarak görmek de yanlış. İMF’nin yaklaşımını 180 derece değiştirmediği sürece, gelişmekte olan ülke ekonomilerine orta-uzun dönemde bir faydası olduğunu düşünmüyorum. (İşte Yunanistan’ın durumu.) Gelecek İMF parası sonucunda reel kurun değerlenmesi ise bizi yeniden “değerli kur – yüksek cari açık” sarmalına sokacak bir gelişme olur. (Bugünkü kur seviyeleri dış rekabetçiliğimiz ve cari denge açısından kötü de değil zaten.) Sonuç olarak, evet Türkiye ekonomisi çok ciddi bir darboğazdan geçiyor. Ancak, bu durumu abartıp mesnetsiz felaket senaryolarına meyil etmenin de zararı var, faydası yok.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019