Kriz bitmiyor II

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Türkiye Kurban Bayramını kutlarken iken, Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu  istifa etti,  İtalya Başbakanı  Silvio Berlusconi'de istifa edeceğini duyurdu. Yani kriz iki başbakanı daha yedi. Bugüne kadar 2008 krizinin büyük bir kriz olduğu yönündeki görüşlere değer vermeyenler, belki bundan sonra bu düşüncelerinden vazgeçerler.

Kriz bitmiyor başlıklı yazıyı neden sürdürüyoruz? Çünkü kriz sürüyor. Üstelik her geçen gün Türkiye'ye daha çok yaklaşarak sürüyor. Euro alanındaki kriz derinleşirken, şimdi herkes suçlu arama gayreti içine girmiş durumda. Egemen medya nedeni ile Yunanistan'da suçlunun çalışanlar ve emekliler olduğuna geniş kesimler ikna edildi. Peki İrlanda, Portekiz, İspanya ve İtalya'da suçlu ya da suçlular kim?

Sıraladığımız ülkeler içinde İtalya dışındakilerin borçlanma düzeyleri 2007'de AB'nin kabul ettiği sınırlar içinde idi. Yani bu ülkelerde kamu borçlanma düzeyi de yüksek değildi. Buna rağmen bu ülkeler krize girdi. Sıraladığımız ülkelerin krize girmelerindeki başlıca nedenler:

-Bu ülkelerde özel kesim borçlanma düzeylerinin yüksek olması. Yani halk ve firmalar çok borçlandı.

- Bu ülkeler Euro alanında oldukları içinde bağımsız bir iktisat politikası, özellikle de para politikası yürütemediler.

-Bu ülkeler uluslararası sermaye hareketlerine karşı ekonomilerini tümü ile açmışlardı.

Ülkelerin bu yanlış tercihlerinde elbette halkın oy verip, iktidara getirdikleri siyasi partiler sorumlu. Fakat onları bu kötü yola kimler düşürdü?

Yanıtımız açık ve net olsun. Krizde iflas noktasına gelen bu ülkeleri kötü yola düşürenler, bugün onları kurtarma peşinde olanlar. Yani Almanya, Fransa ve uluslararası finansal kuruluşlardır.

Şimdi bu ülkeler neden krizdeki ülkeleri kurtarma derdindeler, ona bakalım:

-İlk nedeni, elbette kriz ülkelerinin tahvillerini ellerinde tutmaları. Yani Yunanistan borçlarını ödeyemez ise Fransız ve Alman bankalarının ellerindeki tahviller çöp olacak.

-Krizdeki ülkelerin ortak özellikleri hizmet ekonomisi ağırlıklı ülkeler olması. Bu ülkeler sanayi ürünü ithal ediyor. Sanayi ürün taleplerinin düşmesi, ihracatçı ülkelerin mallarını satamamaları demek.

- Bir başka neden de, büyük amaçlarla kurulan Avrupa Para Sisteminin çökecek olması.

Almanya ve Fransa, IMF ile birlikte bu ülkelerin borçlarını ödemeleri için faiz dışı bütçe fazlası vermelerini istiyor. Böylece borçlarını ödeyebilmelerini, en azından yeniden borçlanabilir ülke konumuna gelmelerini istiyor. Bunun için:

-Vergilerin artırılmasını,

-Ücretlerin düşürülmesini,

-Kamu harcamalarının azaltılmasını istiyorlar.

Bu isteklerinin yapılması için Yunanistan başbakanının kellesinin alınmasının yeterli olmayacağını düşünerek, kendilerinin güvendiği bir adamı hükümetin başına geçirmeye karar verdiler. Yetinmediler şimdi yazılı taahhüt istiyorlar.

Yunanlılar bu durumu şaşkınlıkla karşılıyorlar. Eminim siz karşılamamışsınızdır. Ülkenin adını, yeni başbakanın adını değiştirin. İşte 2001 krizi sonrası Türkiye dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Burada AB'nin patronajını elinde tutan ülkelerin henüz hesaba katmadıkları olgu: Yunan ve İspanya halkının Türk halkı gibi olmamasıdır. Bu ülkelerin insanlarının baskıya, faşizme direniş geleneği var. Yutmadıkları lokmanın bedelinin kendilerine ödettirilmesine direnecek olmalarıdır. Nitekim öyle de oluyor.

Önümüzdeki hafta bu tablodan kurtulmak için neler yapılabilir? Ezberinizde olmayan çözüm önerilerini tartışacağım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019