Krizi fırsata dönüştürmek…

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Uluslararası basında yer alan analizler ve kredi değerlendirme kuruluşlarının raporları darbe girişimi sonrası Türkiye’nin karşısındaki temel tehlike olarak Olağanüstü Hal uygulaması içinde demokrasiden ve parlamenter sistemden uzaklaşılmasını vurguluyor. Biz tam tersine Türkiye’nin demokrasi tarihindeki en önemli sınavında başarıyla mücadele ettiğine ve krizi fırsata dönüştüreceğine inanıyoruz. 

Sıra barışın kazanılmasında 

Olağanüstü dönemler, olağanüstü uygulamalar gerektirebilir. Kamu ve özel kesimin içine son 30 yılda kök salmış paralel bir yapının kökünü kazımak için izlenen mücadele yurtdışından bakıldığında demokrasiyle bağdaşmıyor gibi gözükebilir.

At iziyle it izinin birbirine kolayca birbirine karışabildiği bu süreçte terörle mücadele kapsamında devam eden soruşturulmaların adil bir şekilde yürütüleceğine toplum olarak güvenmemiz ve dünyayı buna ikna etmemiz gerekiyor. Darbecilere karşı savaş kazanıldı şimdi sıra barışın kazanılmasında...

Türkiye, dünyayı ikna edebilir

Her şerden bir hayır çıkar. 15 Temmuz darbe girişiminden çıkan hayır toplumun her kesiminden yüzbinlerce insanın demokrasiyi korumak için bir araya gelmesi oldu. Dipten gelen bu dalgayı doğru okuyan politikacılarımız demokrasi tarihimizde az rasladığımız bir şekilde karşılıklı hoşgörü ve uzlaşma ile hareket ediyorlar. 

Bu bağlamda son dönemde yaşanan iki gelişmeyi çok önemsiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Bahçeli ile birlikte 7 Ağustos’ta Yenikapı’da “Demokrasi ve Şehitler” mitinginde birlik ve bütünlük mesajları vermesi bizi ümitlendiriyor. Toplumsal ve siyasi uzlaşmayı arkasına alan Türkiye, dünyayı ikna edebilir.

15 Temmuz darbe girişimi bu ülkede yaşayan insanların demokrasiyi içselleştirdiğini ve sahip çıktığını gösterdi. Din kisvesi altında insanların iyi niyetini kullanarak kamu ve özel kesime nüfuz etmiş bir örgütün muhafazakar dindar  Ak Parti hükümeti tarafından muhalefetin de desteğini alarak temizlenmesini siyaset tarihimizde bir dönüm noktası olarak görüyoruz. 

Yurtiçinde sağlanan toplumsal ve siyasi uzlaşmayı arkasına alan Türkiye’nin Batının kendisiyle ilgili önyargısını değiştirebileceğine inanıyoruz.  Dış İlişkiler Komisyonu üyesi AK Parti, CHP ve MHP milletvekilleri bu amaçta New York’ta temaslara başladı. Benzer girişimlerin önümüzdeki günlerde iş dünyasının ve sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla diğer ülkelerde de yapılmasını bekliyoruz.

Satış, tarihi bir alım fırsatı 

Bu uzun girizgah için affınıza sığınarak piyasalara dönelim. Genel görüşün tersine biz darbe girişimi nedeniyle Türkiye piyasalarındaki satışı tarihi bir alım  fırsatı olarak görüyoruz. Olumlu görüşümüzün arkasında dört temel gerekçe var: 

(i) Darbe girişimi ekonomiyi teğet geçecek

Türkiye ekonomisi dışsal şoklar karşısında ‘kırılgan olmadığını’ defalarca ispatladı. Tasarruf oranının düşük, dış finansman ihtiyacının yüksek olması nedeniyle Türkiye dışsal şoklara açık bir ülke olarak görülüyor. Bu olumsuz algıda yerleşik kurumsal yatırımcı tabanının sığlığı nedeniyle sermaye piyasalarının dışsal şoklar karşısında oynaklığı önemli rol oynuyor. Ama reel ekonominin dışsal şoklar karşısında kırılgan olmayan yapısı gözden kaçırılıyor. Türkiye ekonomisi kriz tecrübesi yüksek ekonomi yönetimi, dinamik girişimci kapasitesi ve genç nüfusu ile dışsal şoklar karşısında esneyebilen, öğrenen, kendini geliştirebilen bir yapıya sahip. 

(ii) Küresel büyümenin yavaşladığı bir ortamda Türkiye güçlü iç talebiyle öne çıkıyor

Küresel büyümede aşağı yönlü risklerin arttığı bir ortamda yapısal ve/veya döngüsel nedenlerle iç talebe dayalı büyüyebilen ülkeler öne çıkacak. Türkiye geleceğe güvenle bakan, harcamayı ve çalışmayı seven genç nüfusuyla yapısal olarak güçlü bir iç talebe sahip. Asgari ücret artışı, esnek üretim yapısı ve Merkez Bankası’nın  faiz indirimleri Türkiye’nin iç talebe dayalı büyümesini destekliyor. 

(iii) Fed’in faiz artışının 2017 yılı sonbaharına ertelenmesi 

Düşük tasarruf oranı ve yüksek finansman ihtiyacı Türkiye ekonomisinin zayıf karnını oluşturuyor. Küresel büyümede aşağı yönlü riskler nedeniyle Fed’in faiz artışının 2017  sonbaharına ertelenmesi, doların zayıflatarak ve faizleri baskılayarak Türkiye gibi yüksek nominal faizlere sahip ülkelerin cazibesini artırıyor. 

(iv) Değerlemelerin cazip olması 

MSCI Türkiye gelişmekte olan ülkelere göre %37’lik fiyat kazanç oranı ıskontosuyla ve dip noktaya göre sadece %7 yukarıda olan görece fiyatıyla son 10 yılın en cazip seviyelerine yakın yerlerde işlem görüyor. Darbe girişimi sonrası hayatın normale dönmesi, ekonomi üzerindeki etkilerin sınırlı olduğunun görülmesi ve kredi notumuzun düşürülmesi tehlikesinin geçmesi ile birlikte fiyatlamaların olağanüstü hal bölgesinden uzaklaşmasını bekliyoruz. 

Not: Moody's'in 5 Ağustos'u pas geçmesi beklentilerimize uygun. 19 Ağustos'da Fitch cephesinde de bir tehlike görmüyoruz. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019