Krizin yeni adayı Rusya

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Son zamanlarda bir ülke kriz söylemleri ile muhatap olmaya başladı. Bu ülke Türkiye'nin sıkı ekonomik ilişkiler içinde olduğu Rusya. Rusya'nın krize girmesinin altında ekonomisindeki üretimi adeta tek sektöre yani enerjiye yıkmasından kaynaklanıyor. Diğer sektörlerde ise, gelişme kısa vadeli sermaye hareketlerine dayalı. Küresel krizin başlaması ile birlikte Rusya'ya sermaye akışı da kesildi. Hatta ülkeden sermaye çıkışı başladı

İki haftadır dünya ekonomisine ilişkin yeni yorumlar geliyor. Geçen hafta bir iş seyahati nedeni ile yazmayı atlayınca, bu gelişmelere yönelik düşüncelerimi sizinle paylaşamadım. Geçtiğimiz hafta IMF Başkanı Lagarde'nin 2012'ye ilişkin ciddi korkular taşıyan açıklamalarını açıkçası ben önemsediğimi söylemek zorundayım. Başkan ciddi uyarılarda bulunuyor.  Diğer yandan birden bire herkes Çin konuşmaya başladı. Elde sağlam veriler olmasa da özellikle kredi genişlemesi ve gayrimenkul sektöründeki büyüme, Çin ekonomisi için kırılganlıkları başında geliyor. Çin üzerine yazılar yazıldı. Buna birde ben ekleme yapmak istemiyorum. (Çin ile ilgili olarak meraklı okuyuculara editörlüğünü yaptığım İktisat ve Toplum Dergisi'nin kasım sayısındaki yazıları öneririm).

Ancak bu arada bir başka ülke daha kriz söylemleri ile muhatap olmaya başladı. Bu ülke Türkiye'nin sıkı ekonomik ilişkiler içinde olduğu Rusya Federasyonu (kısaca Rusya).

Hocam ne oldu da, Rusya'yı da krizin içine çekiyorsunuz diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Rusya'nın krize girmesinin altında ekonomisindeki üretimi adeta tek sektöre yıkmasından kaynaklanıyor. Rusya bizim yazılı ve görsel basının hayranlıkla izlediği Putin-Medvedev ikilisinin izlediği politikalar nedeni ile krizin eşiğine geldi.

Rusya'nın temel makro ekonomik göstergelerine baktığımızda çıplak gözle işler yolunda gidiyor diyebiliriz. Hatta Rusya'nın AB ve ABD ekonomileri büyüme sancıları çekerken göreli olarak hızlı büyüyen bir ülke olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak biraz derinlere indiğimizde ekonominin içinde ciddi sorunlar barındırdığını görmekteyiz.

Geleceği tek sektöre bağlı

Rusya ekonomisinin en belirgin özelliği büyümenin, petrol ve doğal gaza dayanmasıdır. Nitekim petrol fiyatlarının yükseldiği dönemde elde edilen gelir nedeni ile Rusya hızlı büyüyor.

Rusya küresel krizin en ateşli yılı olan 2009'da dünya ortalamasının üstünde yüzde 7.8 küçüldü. Bu yılın Rusya için özelliği petrol fiyatlarının varil başına 61.5 dolara kadar gerilemişti olmasıdır. Petrol fiyatlarının varil başına 79.5 dolara yükseldiği 2010 yılında Rusya ekonomisi yüzde 4.0 büyüdü. Yine varil başına petrol fiyatlarının 111.0 dolar olduğu 2011 yılında, Rusya ilk çeyrekte yüzde 4.3, ikinci çeyrekte yüzde 3.4 büyüdü. Kısacası Rusya ekonomisinin geleceği nerede ise tek bir sektöre bağlanmış durumda.

Rusya'da diğer sektörlerde ise, gelişme kısa vadeli sermaye hareketlerine dayalı. Küresel krizin başlaması ile birlikte Rusya'ya sermaye akışı da kesildi. Hatta ülkeden sermaye çıkışı başladı. 2008 yılında 133.9 milyar dolar sermaye çıkışı oldu ve bu eğilim halen devam ediyor. 2009 yılında 56.9 milyar dolar, 2010 yılında 35.3 milyar dolar, 2011 yılının ilk çeyreğinde 31.2 milyar dolar ve yılın ikinci çeyreğinde 21.3 milyar dolarlık sermaye çıkışı oldu. Kısaca ifade edersek sermaye Rusya'dan kaçıyor. Üstelik Rusya 2011 yılının ilk çeyreğinde 57.6  milyar dolar cari fazla vermesine rağmen sermaye kaçışı devam ediyor.

İşte bu durum Rusya için tehlike çanlarının çalmasına neden oluyor. Bir ülkeden sermaye kaçışını deprem öncesi hayvanların ahırlarından kaçmak istemesine benzetebiliriz. Eğer hayvanlar ahırdan kurtulamazlar ise depremde öleceklerini biliyorlar. Hiç sahipleri onları beslemiş, büyütmüş kaygısı taşımadan kaçarlar. Uluslararası sermayede hiç o güne değin elde ettiği faiz gelirini düşünmeden kaçar. Yani bu sermayeye güven olmaz.

Rusya ekonomisi dünya ekonomisi için önemli. Çünkü enerji kaynaklarının üstüne oturuyor, nükleer silaha sahip. Siyasi gücü eskisi kadar olmasa da, halen var. Böyle bir ekonomideki çökme sadece iktisadi değil, siyasi sonuçlarda doğurur. Ancak mevcut yapının da sürdürebilirliği yok. Nitekim Rusya için "Bahar" havaları çalma girişimi var. Rusya'daki yarı demokrasi (ben buna demokratik faşizm diyorum, yani seçimle gelen ve sürdürülen faşizm) tıkanmış durumda. Dolayısıyla 'bahar havası' estirmek kolay. Üstelik Dünya Bankası'nın son raporlarına göre (The World Bank in Russia Russian Economic Report, 15 Eylül 2011) ülkedeki gelir dağılımı bölgelere (cumhuriyetlere, özerk bölgelere göre) göre ciddi farklılaşmalar gösteriyor. Yani gelir dağılımı bozuk.

Türkiye ile Rusya iki önemli ticari ortak. Türkiye diğer malların yanında en fazla Rusya'dan doğal gaz ve petrol ithal ediyor. En çok ithalat yaptığımız ülke. 2011 yılı ocak-ekim dönemindeki ithalatımız 19.0 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu da toplam ithalatımızın yüzde 10'una denk geliyor.

Rusya'ya tekstilden, makineye kadar birçok fasıldan mal ihraç ediyoruz. Rusya 2011 yılında Ocak-Ekim döneminde 4.9 milyar dolar ile en çok ihracat yaptığımız beşinci ülke. Birinci sırada 11.6 milyar dolar ile Almanya, ikinci sırada 6.6  milyar dolar ile Irak, üçüncü sırada 6.7 milyar dolar ile İtalya, dördüncü sırada 6.6 milyar dolar ile İngiltere var.

Bu kısıtlı veriler bile Rusya'nın Türkiye için önemini anlatıyor. Rusya krize girerse, Türkiye bundan payını alır. Unutmayalım Rusya 1998'de krize girdi, Türkiye bundan payını bir yıl gecikmeli olarak 1999 yılında aldı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019