LNG doğalgaz piyasasını yeniden tanımlayabilir mi?

Şant MANUKYAN
Şant MANUKYAN Ekofobi [email protected]

Salı günü ABD Enerji Bakanı Ukrayna’dan yaptığı açıklamada Nord Stream 2, yani Rusya üzerinden Almanya’ya gaz sağlayan boru hattında, çalışan firmalara yönelik ambargolar söz konusu olabileceğini söyledi. Bir süredir artık enerjide kendine yeter ülke olarak tanımlanan ABD’nin özellikle Avrupa’ya LNG satışı için bastırdığını da biliyoruz. Öte yandan Kıbrıs açıklarında süre gelen ve bizi de yakından ilgilendiren doğal gaz arama faaliyetleri söz konusu. Ancak ben konuya jeopolitik olarak girmek yerine biraz daha finansal değinmeyi tercih ediyorum. Avrupa’nın genelinde olduğu gibi bizde de Rusya en önemli kaynak olarak öne çıkıyor. Ancak Türkiye de ufak bir pazar değil, zira grafikte de görülebileceği gibi Rusya açısından Türk pazarının büyüklüğü Avrupa Birliği’nin açık ara en büyük ülkesi Almanya’dan sonra ikinci sıraya oturmuş durumda. 2017’nin tamamı için açıklanan verilere baktığımızda Türkiye tüketimde Almanya ve İtalya’dan hemen sonra geldiği gibi tüketim hacmi net bir artış gösteren tek ülke olarak da öne çıkıyor.

Bu durumda petrol kadar önemli olmasa da cari dengemiz açısından doğal gazın fiyatlaması kritik bir nokta haline geliyor. Yapısal reformların genel ve geniş kavramlar üzerinden tartışıldığı bir ortamda biraz daha net analiz yapmak faydalı olabilir. ABD’nin de girmek istediği doğalgaz piyasasında Türkiye için daha uygun fiyatlamalar mümkün olabilir mi? Öyle ki haber ajanslarında LNG nedeni ile gaz fiyatlarının düştüğüne dair analizlerin giderek daha sık çıktığını görüyoruz. Bu sorunun cevabını doğrudan verebilecek bilgiye sahip olmadığımdan ancak cevabı merak da ettiğimden uzman bir isme Sayın Kıvanç Görkem Üçlertoprağı’na danıştım. Daha önce uzun zamanlı petrol ve türev ürünlerine endeksli olarak fiyatlanan gaz kontratlarının gerek AB rekabet kurumlarının inisiyatifi ele alması gerekse gelişen LNG ithalatı imkânları ile artık ticaret merkezi (hub) endeksli kontratlar şeklinde fiyatlandığı anlaşılıyor. Bu durumun Avrupa piyasasının daha liberal bir yapı kazanmasına yardımcı olmasını sağladığı gibi kaçınılmaz şekilde fiyatlamaların daha uygun seviyelere çekilmesine neden olduğunu görüyoruz. Nitekim Avrupa fiyatları ile Türkiye fiyatları arasında aleyhimize ciddi bir fark söz konusu. Ve hepimizin bildiği gibi bu noktada da sübvansiyonlar devreye giriyor. Ancak tüketiciye yansıyan son fiyat ne olursa olsun önemli olan Türkiye’nin maliyetini azaltmanın mümkün olup olmadığı. Şayet AB tarzı piyasada rekabeti artıracak bir düzenlemeye gidebilirsek piyasaya yeni girecek firmaların petrol endeksli kontratlardan vazgeçmesi ve AB uygulamasını devreye sokması ile hızlı bir düşüş gerçekleştirilebilir. BOTAŞ’ın proaktif olarak LNG kaynak ülkelerde off-take tabir edilen tarzda anlaşmalara girmesi, CIF yerine FOB bazlı anlaşmalara yönelmesi de tasarruf açısından önemlidir. Tasarrufun önem kazandığı bu dönemde tüm maliyet kalemlerimizi yeniden incelemek gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dijital Paraya Geçiş 27 Eylül 2019
ECB’nin alternatifleri 26 Temmuz 2019