Merkez Bankası’nın zor kararı piyasanın tedirgin bekleyişi

Volkan DÜKKANCIK
Volkan DÜKKANCIK Yatırım Dünyası volkan.dukkancik@dunya.com

İlk iki ayda beklentinin üzerinde gelen enflasyon, rezervler ve TL üzerindeki son dönemde artan baskı ve yerel seçimler öncesi yarın Merkez Bankası’nı zor bir karar bekliyor. Piyasalarda ise yatırımcıların portföylerinde sabit getirili araçların ağırlığının artmaya başlamasının etkileri görünüyor.

Son bir kaç haftadır yoğunluğu artan makroihtiyati tedbirler ve zorunlu karşılıklara yapılan düzenlemelerle zaten daha sıkı hale gelen politikaya ilave olarak TCMB’nin Mart ayında tekrar bir faiz artırımı yapıp yapamayacağı büyük merak konusu.

Ancak ortada net bir tablo var ki gelinen bu faiz seviyeleri ve önümüzdeki birkaç çeyrek boyunca ekonomide kaçınılmaz görünen yavaşlama süreci yatırımcı tercihlerinde ister istemez bir dönüşüme neden olmuş durumda. Geçen hafta başında Fitch’den gelen sürpriz denebilecek (piyasada genel beklenti seçimler sonrasında not artırımları geleceği yönündeydi) not artırımı, orta uzun vade için yeni bir hikayenin kapısını açıyor olsa da kısa vade endeks düşüncemi değiştirmediğini belirtmiştim.

20 Şubattaki “Stratejiyi Güncelleme Zamanı” yazımdan beri endeks görüşüm aynı. 9400(+-100) endeks için önemli bir bariyer ve ben bu aşamada yeni risk almak ve hisse pozisyonlarını artırmayı çok doğru bulmuyorum. Hatta 9400 ve üzerinde (en noktası 9700 seviyeleri olabilir) kar almak ve hızlı gitmiş hisse ve sektörlerden geride kalmışlara bir rotasyon için değerlendirmek gerektiği fikrimi koruyorum.

Yüksek faiz yatırımcı tercihlerini değiştiriyor

 Yeni ekonomi yönetiminin göreve gelmesiyle ekonomide normale ve normlara dönüş süreci başlamıştı. Yönetimin öncelikli hedefi dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin kararlılıkla sürdürülmesi olarak karşımıza çıktı. Seçim sonrası enflasyonla mücadeleyi öncelikleyen bu yeni politika setinin yarattığı ekonomik tablo etkileriyle birlikte yan etkilerini bir süredir de hissettirmeye başladı.

%8,5 düzeyinde TCMB politika faizi bu süreçte %45 seviyesine yükselirken ekonomide yeni bir dengelenme süreci yaşanıyor. İç talebi bastırmaya yönelik atılan adımlar bir yandan da yüksek faizin şirketleri ve yatırımcı tercihlerini yönlendirmeye başladığını görüyoruz. TCMB verilerine göre, ortalama ticari kredi faizi yüzde 60’lar ile 2002’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Bireysel kredi faizlerinde de ortalama yüzde 66 seviyesindeki seyir devam ediyor. Ortalama mevduat faizleri de %50’nin üzerinde.

Sabit getirili enstrümanların portföy ağırlığı artıyor Mayıs seçimlerine %8,5 faiz ile giren TCMB faiz arttırım döngüsünü 36,5 puan artışla %45 seviyesinde tamamlarken, politika faizinin mevcut seviyesinin aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sürdürüleceğini belirtmişti. TCMB enflasyon görünümü üzerinde belirgin ve kalıcı riskler oluşması durumunda ise parasal sıkılığın gözden geçirileceğini ifade etmişti.

Ocak ve Şubat aylarında beklentinin üzerinde gelen enflasyon, rezervler ve TL üzerindeki son dönemde artan baskı ve 2 haftadan az süre kalan yerel seçimler öncesi bu hafta Perşembe günü Merkez Bankası’nı zor bir karar bekliyor. Son bir kaç haftadır yoğunluğu artan makroihtiyati tedbirler ve zorunlu karşılıklara yapılan düzenlemelerle zaten daha sıkı hale gelen politikaya ilave olarak TCMB’nin Mart ayında tekrar bir faiz artırımı yapıp yapamayacağı büyük merak konusu. Ancak ortada net bir tablo var ki gelinen bu faiz seviyeleri ve önümüzdeki birkaç çeyrek boyunca ekonomide kaçınılmaz görünen yavaşlama süreci yatırımcı tercihlerinde ister istemez bir dönüşüme neden olmuş durumda.

Yüzde 50’leri aşmış olan sabit getirili enstrümanların portföylerdeki ağırlığı artıyor. Hissede kalmaya devam eden yatırımcılarda büyüme ve faiz duyarlılığı yüksek olan otomotiv, beyaz eşya, cam, demir-çelik gibi sektörlerden; talep esnekliği düşük, büyüme duyarlılığı zayıf, defansif ve kendi hikayesi olan, iletişim, gıda ve gıda perakendeciliği, enerji dağıtım, sigorta ve havacılık gibi sektörlere yöneliyor.

Güçlü nakit akışı olan şirketler öne çıkacak

 Bu kapsamda yatırımcıların şirket seçimlerinde içinde bulunduğumuz mevcut döngüye karşın faaliyet alanı ve operasyonel yapısı ile olası ekonomik durgunluktan etkilenmeyecek, güçlü nakit akışı ve nakit pozisyonu, ağırlıklı döviz geliri yaratabilen mali yapısı ile yeni yatırımlarında veya borç ödemelerinde finansman sorunu yaşamayacak şirketlere odaklanmalarının önem arz edeceğini düşünüyoruz.

Piyasalarda faiz artış beklentisi güçleniyor

Ekonomide normlara dönüş hikayesi orta uzun vadede yabancı yatırımcı ilgisini artırabilecek en önemli hikaye olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla faiz artışlarının, hikayenin bir parçası olduğu göz önünde bulundurulduğunda orta uzun vadede piyasaların pozitif algıladığı bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Ancak kısa vadede mevduat başta olmak üzere sabit getirili enstrümanların sunduğu iddialı getiriler yatırımcılar açısından borsaya alternatif bir yatırım fırsatı oluşturmuş durumda.

Bu anlamda etkileri, kısa vadeli ve orta-uzun vadeli olacak şekilde farklı değerlendirmek gerekiyor. Özellikle borsa yatırımcıları açısından mevcut ekonomik konjonktürün gerektirdiği şekilde sektör ve hisse seçimlerinin çok daha belirleyici olacağı bir dönemde olduğumuzu aklılardan çıkarmamak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar