Mevcut ekonomik statükonun sürdürülemeyeceği fiyatlara girmeye başladı

Volkan DÜKKANCIK
Volkan DÜKKANCIK Yatırım Dünyası volkan.dukkancik@dunya.com

Küresel piyasalar yüksek enflasyon ve resesyon endişeleri arasında gidip gelmeye devam ederken içeride gündemi ve piyasaların yönünü belirleyen faktör seçim.

TCMB politika faizi %8,5 oranında seyretmeye devam ediyorken borsaya önemli bir alternatif olmaya devam eden mevduat faizleri %42’ye ulaşmış durumda. Bu durum alternatif risksiz araçları daha cazibeli kılarak endeksteki zayıflığın devamına neden oluyor.

Siyasi ve ekonomik belirsizliklerin oldukça yüksek olduğu süreç içinde yatırımcıların riskli yatırım araçlarından risksiz yatırım araçlarına yöneldiğini görüyoruz. Piyasalar, 2.tur seçim sonuçlarını bekliyor olsa da seçimin sonucundan daha çok ekonomide nasıl bir yol izleneceğine odaklanmış durumda.

Gelinen nokta itibariyle mevcut ekonomik statükonun sürdürülemeyeceği algısı artarken alınan makro ihtiyati kararlardan bazılarının hızla geri alınıyor olması da bu noktada politikalarda bir değişimi kaçınılma kılıyor. Alınan kararlarda tutarsız tavır izleniyor olması piyasada sağlıklı fiyat oluşumuna da maalesef ki zarar vermeye devam ediyor. Reel Sektör tarafında ise durum biraz daha sıkıntılı bir hal almış durumda.

Hem bankacılardan hem de reel sektör temsilcilerinden gelen açıklamalar, kredi akışının durma noktasına geldiği yönünde. Hatta bankalara getirilen ekstra menkul kıymet bulundurma zorunluluğu nedeniyle bazı bankaların kredileri geri çağırmak durumunda kaldığı da konuşuluyor. Maalesef bu görüntü ister istemez akıllara " bir ödemeler krizine mi gidiyoruz" sorularını getiriyor.

Bugüne kadar piyasanın böyle bir riski çok fiyatladığını söylemek zor. 1 hafta daha (28 Mayıs’a kadar) durum çok kontrolden çıkmayabilir ancak 28 Mayıs sonrasından artık acil eylem planlarının devreye sokulması kaçınılmaz görünüyor. Kur, faiz ve enflasyon üçlüsünü bir arada kontrol etmeye çalışan mevcut ekonomik statüko içerisinde, bir noktada bu başlıklardan en az birinden feragat edilmek durumunda kalınacaktır.

Bu bağlamda, hem ekonominin hem de piyasaların yönü açısından seçim sonrasında iktidar değişikliğinden ziyade yeni hükümetin açıklayacağı ekonomi yönetimi ve izleyeceği ekonomi politikaları esas belirleyici olacaktır.

Bu noktada, küresel çapta genel kabul görmüş ekonomi politikalarına dönülmesi durumunda orta-uzun vade için en cazip yatırım aracının hisse senetleri piyasası olmaya devam edeceği kanısındayız. Mevcut ekonomi politikalarındaki ısrarın devamı halinde ise bir süre daha dövize endeksli ürünler (başta gram altın olmak üzere) portföylerdeki ağırlığını koruyor olacak.

Açıklanan 1. çeyrek bilançoları itibariyle güçlü finansal sonuçlar alınan ve öncü veri akışının sağlanabildiği, pozitif beklentilerin sürdüğü sektörlerde; hisse bazlı pozitif hareketlerin devam edebileceği düşüncesindeyiz. Ancak endeks bazında bir toparlanmanın, reel ekonomi cephesinde artan riskler ve ekonomik politikalara ilişkin süren belirsizlik nedeniyle çok kolay olmayacağı kanısındayız.

Bu paralelde temkinli duruşun korunması gerektiğini düşünürken, risk-getiri dengesini gözetecek şekilde çeşitlendirilmiş bir portföy ile mevcut süreci değerlendirmenin uygun olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada tarihi düşük çarpanlarla işlem görmekte olan BIST cephesinde, bunca riskin yanında orta-uzun vadeli fırsatların da oluşmaya başladığını belirtmek gerekiyor. Ancak hisse seçiminde çok daha dikkatli olunması gereken bir dönemdeyiz.

Bu paralelde, portföylerinde hisse senetlerine yer veren ya da vermeyi düşünen yatırımcılar için, bu zorlu süreçte nakit akışını ve net işletme sermayesi yönetimini doğru yapan şirketler bir adım önde olacaktır. Bununla birlikte, politika faizinden farklı olarak %40’lara ulaşan piyasa faizi ortamında, nakit fazlası olan, borçsuz ya da düşük borca sahip, kur riski taşımayan, döviz bazında geliri olan şirketler de yine öncelikli olarak tercih edilmeli.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar