Milli işletim sistemi mümkün mü?

Murat YILDIZ
Murat YILDIZ TEKNO STRATEJİ myildiz@dunya.com

2005 yılında ilk kez sunulan Pardus’un maalesef yakın zaman tarihçesi biraz keyifsiz. Kendi resmi sitesinde bile en son duyuru 2014 yılına ait. Uzun zamandır nekahet dönemindeki milli işletim sistemi, geçtiğimiz günlerde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın sosyal medya üzerinden yaptığı çağrı ile tekrar gündeme geldi. Bakan Fikri Işık tarafından gönderilen iki mesaj şu şekilde: 

“Açık Kaynak Kodlu Yazılım kullanımını desteklemek için TÜBİTAK'ta Milli İşletim Sistemi Dağıtımı PARDUS'u geliştirdik.

Tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızı Milli İşletim Sistemimize destek vermek üzere PARDUS'u kullanmaya davet ediyorum.”

Ülkelerin kendi işletim sistemi ve hatta işlemcisine sahip olma talepleri yeni bir şey değil. Örneğin Çin, hem kendi işletim sistemine hem de bu işletim sisteminin çalışacağı kendi işlemcisine ve platformuna sahip. Farklı ülkelerde değişik ölçeklerde yapılan bu çalışmaların temel amacı ise, tek bir yazılım platformuna bağımlı kalmamak ve ulusal bilgi birikimi oluşturabilmek. Türkiye 50 yıl önce silah, motor ve diğer teknik ekipmanlarını kendi üretemiyor olmasının sıkıntılarını derinden yaşamış bir ülke.

Bu yüzden her türlü olasılığı düşünerek kendi işletim sistemini ve bunu bir adım öteye taşıyarak kendi işlemcisini geliştirmesi oldukça mantıklı.

Yazılım platformunun bağımsızlığı konusunda dünyadaki çalışmaların örnekleri oldukça çeşitli. Mesela Almanya’nın Münih şehri bu konudaki en kayda değer örneklerden biri. Münih, 2005 yılında başlattığı dönüşümü 2013 yılında tamamladı ve tüm kamu kuruluşlarında kullanılan işletim sistemini LiMux isimli özel bir Linux dağıtımına, ofis uygulamasını ise Libre Office’e çevirdi. Yapılan açıklamalara göre 11,6 milyon euroluk bir tasarruf sağlanmış oldu. Bu tasarruf yalnızca Microsoft’a ödenecek olan işletim sistemi lisanslarından değil, aynı zamanda Windows 7 ve 8’e geçiş için yapılması gereken donanım terfilerinden de kaynaklandı. 

Son zamanlardaki haberlere göre ise Münih’te işler pek keyifli gitmiyor. Bunun iki sebebi var. Birincisi, yeni işletim sistemi ve ofis uygulamasını çalışanlara öğretmek için 60 milyon Avro’luk bir eğitim maliyeti yapıldığı söyleniyor.

Bu tahminler biraz spekülatif ve içerisinde politik bir kapışma olma ihtimali var. Diğeri ise ayakları daha yere basan bir sebep; kullanılan kurumsal uygulamaların birçoğu işletim sistemi ve ofis yazılımları ile uyumlu çalışmıyor. Bir şehri tüm ülkenin bilişim altyapısından ayıramayacağınıza göre birbirleri ile konuşmaları gereken sistemleri nasıl düzgün bir şekilde çalıştırmaya devam edeceksiniz?

Sorunların temelini anlamışsınızdır. Son günlerde sıkça konuşulduğu gibi, platformlar artık ürünlerin önüne geçmiş durumda. Windows işletim sistemi çok uzun zamandır bir ürün değil, bilişim teknolojilerinin konuştuğu ve birbirileri ile uyumlu çalıştığı bir platforma dönüşmüş durumda. Yalnızca bir kamu kurumunu başka bir platforma geçirmek çok kolay olmayacaktır. 

Kendimize şu soruları sormamız gerekiyor. Şu anda ilk ve orta öğretim müfredatındaki bilgisayar derslerinde çocuklarımıza hangi işletim sistemini anlatıyor, hangi uygulamaları öğretiyoruz? Herhangi bir kamu kurumu bilgisayarlarında Pardus ve Open Office kullanacak olsa, kamunun kullandığı diğer yazılımlar bu işletim sistemi üzerinde çalışabiliyor mu? Daha da önemlisi, Pardus çağımızın ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde güncellenmeye ve güvenli bir işletim sistemi olmaya devam edecek mi? 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yerli ve milli teknoloji 25 Mayıs 2019