Özel sektörün 2016'da yoğunlaşan dış borç yükü, 2015'i arataca

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Dolarla ilgili tahminler artıyor. Algıdaki bozulmanın spreadlere çok hızlı yansıdığı dönemdeyiz. Gelişmelerin bize özgü olanları, küresel boyutlu yaşananlarla üst üste bindiğinde ekonomi genelinde şu başlıkların altını kalın çizgilerle çiziyor.   

- FED’in faiz artışı küresel boyutuyla ilk fırsatta TL’yi köşeye sıkıştırıyor.

- 2015 tahmini enflasyonu yüzde 9.35- yüzde 10.62 aralığındadır. Oysa Merkez bankasının yılsonu tahmini sadece 6.9 kadardır. Resmi tahminlerle bizim tahminimiz arasındaki yüzde 3.72 fark yüzde 53 sapmayı ifade etmektedir. Merkez bankası enflasyon öngörüsüyle buna paralel bir faizi baskısı altında TL zayıflayabiliyor.

- Merkez bankasının 100 milyar dolar civarındaki sınırlı rezervleriyle özel sektörün borç yapılanması kur hareketleri üzerindeki en temel belirleyici güç olarak öne çıkıyor. Özel sektörün Temmuz borçluluk yapısında 178 milyar dolar uzun vadeli, 33 milyar dolar kısa vadeli borç toplamı bulunuyor. Genel toplam 211 milyar dolarlık bir bütünlüğü ifade ediyor. Uzun vadeli borç servisimiz 2015-2016: 47 milyar dolar, 2017-2018: 48 milyar dolar, 2019-2020: 32 milyar dolar ve 2021+ için 51 milyar dolardır. Grafik üzerinde önümüzdeki 5 yıl ve sonrasının borç servis dağılımı aylık bazlı ortalamalarla incelenince dağılımın yıllara göre yoğunlaşmasına ulaşıyoruz. Aylık ortalama borç servisi 2015-2016 periyodunda 3.13 milyar dolarla en yüksek düzeydedir. Bunu en yakın, aylık ortalama 2 milyar dolar borç servisiyle 2017-2018 periyodu, yüzde 56.5 daha düşük bir seviyeden takip eder. 

- Önümüzdeki yıla yoğunlaşmış olan döviz çıkışlarının TL’yi zorlaması, bizim için içerde ve dışarda yaşadığımız birçok riskli durumun üstüne ek bir yük bindirecektir. 

Yüksek kur seviyesi gıda, ulaştırma, dayanıksız tüketim, perakende, gibi inelastik taleplerimizden başlayarak enflasyonu mevcut seviyelerinin bir üstüne atacaktır. Bu yeni enflasyon düzeyi yeni bir kur seviyesi anlamına gelecektir. Çok geçmeden TL’deki yeni zayıflamaların da kapısı aralanmış olacaktır. Enflasyon ve devalüasyon sarmalı kendi kendini besleyen bir döngüye dönüşebilecektir. 

Geçen hafta gelen ikinci çeyrek yüzde 3.8 büyümesini yurtiçi tüketim harcamaları yüzde 3.6 katkıyla sırtlamıştır. İhracatın eksi 1.1 yüzde net katkısı, son çeyrekte büyümedeki en önemli kanadın zayıf olduğuna işaret etmektedir. Artışların yüzde 1.9’unun stoklara çalışılmış olması manşet rakamın altının dolu olmadığını ortaya koyuyor. Peki öyleyse nereye bakalım? Yanıt, öncü göstergeler. Burada uzun yıllar ortalaması yüzde 4’den başlayan düşüş çok sert. Öyleyse reel sektördeki gelecek endişesi, TL’sının değer kaybı üzerinde çuvala sığmayan bir mızraktır.
alkan-tablo-2423.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar