Patron işin başında mı, içinde mi olmalı?

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM bertan.kaya@dunya.com

Bu konuda iş dünyasında hemfikir olmayan yoktur. Patronların işin başında olması hem işe hâkim olmalarını hem de çalışanlara liderlik etmelerini sağlar.

Aile şirketlerinde aile bireylerinin, şirket ölçeğinden bağımsız olarak işin başında olması, işe sahip çıkıldığını gösterir, müşteriye, çalışana, tedarikçiye güven verir. Peki işin başında olmak ne demek? İşin içinde olmaktan farkı ne? İşte iş burada karmaşıklaşıyor.

Şirketlerde üç tür kurumsal yönetim yapısı var

 İlk yapıda aile bizzat icranın başında. İcracı yönetim kurulu modeli var. Tüm yönetim kurulu icranın belirli alanlarında görevli. Genellikle de aile üyelerinden bir tanesi işin başında ve tam yetkili.

İkinci yapıda aile yönetim kurulu olarak işin başında ancak üst yönetim ve diğer kademelerde hem aileden hem de profesyonel yöneticiler var. Yönetim Kurulu ve icra yapı olarak ayrılmış durumda. Ancak icrada görev yapan aile üyeleri var. Bunların da bir kısmı yönetim kurulunda yer alıyor. Son yapıda, ise Yönetim Kurulu ve İcra tam olarak ayrışmış durumda. İcrada olan aile üyeleri Yönetim Kurulunda yer almıyor.

Tıpkı diğer profesyonel yöneticiler ve çalışanlar gibi muamele görüyor. İcrada kalabildikleri gibi, kariyer anlamında belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra, icrayı bırakıp yönetim kurulunda görev alabiliyorlar. Bu üç yapıda patronların üstlendikleri roller çok değişiyor. İlk modelde patron tamamen icranın içinde. Üretimde yaşanan bir aksaklığa dahi sahaya inip müdahale edebiliyor, tedarikçiler ile bizzat pazarlık yapıyor, depodaki rafların tamiratını denetliyor, finans tarafından yapılacak ödemeler kendisinden geçiyor.

İkinci modelde, patronlar ile profesyonel yöneticiler birlikte çalışıyor. Hatta şirketin profesyonel bir Genel Müdür dahi istihdam ettiğini görüyoruz. Ancak çatışma kaçınılmaz olabiliyor. Profesyonel yönetici ile patron aynı vizyon, değerler ve hedefler üzerinde mutabık kalamaz ise, ortalık karışıyor. Bu senaryoda, patron belki işin tam anlamıyla her noktasına karışmıyor ancak yine de icrai kararlar vermede geri durmuyor. En doğrusu birlikte vizyon ve hedefler belirlemek ve dengeli çalışmak.

Üçüncü senaryoda ise icrai tüm karar ve faaliyetler profesyonellerce veriliyor. Patronlar yönetim kurulunda strateji, bütçe, performans ve yatırımları konuşuyor, icraya rehberlik yapıyor, yön veriyor ve komiteler eliyle denetliyor. İşin başında olmak mı, içinde olmak mı? İlk iki senaryoda patron işin içinde. Üçüncü senaryoda başında. Farklı şirket ölçekleri ve gerçeklerine göre elbette içinde olmak gereken şirket olgunluk seviyeleri vardır ancak patronun işin içinde olması, başında olduğu anlamına gelmiyor.

İşin başında olmak stratejik düşünmek, strateji geliştirmek, konularda karar almak, şirketin denetim sisteminden veri almak, icraya strateji konusunda yön vermek, şirketin geleceğini çizmek demek. Üretim, tedarik zinciri, satış, finans, depo, vb. alanların fazlaca içinde olan, operasyonel çalışan, günlük yangın söndüren bir patron, şirketin geleceğini çizebilir mi, şirketin iç kontrol ve denetimine vakit ayırabilir mi, stratejik riskleri yönetebilir mi? Çok zor.

İşin içinde değil, başında olmaya çalışmak gerek

 Bu sebeple, birinci durumdan, üçüncü duruma makul bir hızla ilerlemek lazım. Kurumsallaşma, profesyonelleşme zarar verir diye bir algı var, bunlar yanlış. Doğru süreçler ile yürütüldüğünde sizi büyütür. Seviye atlatır. Dünyaya açılmanızı sağlar. Çok örneğini gördüm, bizzat içinde bulundum ve yaşadım. Belirli bir ölçekten sonra patronun işi strateji, iş geliştirme, yatırım, denetim olmalı. Patron sahada operasyonun içinde kalırsa, vizyon olarak körelir. Peki birinci durumdan üçüncü duruma nasıl geçilir, haftaya salı bunu konuşalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar