Piyasa oynaklığı teröre ne kadar prim veriyor?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

“Acıkan ne olsa yer, acıyan ne olsa söyler,” der atasözümüz. Pazar günkü Ankara terör hadisesinin ardından acımız büyüktür. 13 Mart 2015 saldırısına, bir de piyasalarda oluşan oynaklık açısından bakmalıdır. Küreselleşmeyi, piyasa derinliğini ve reel ekonominin global serbest sermaye hareketlerine uzanan boyutunu masaya yatıralım.  

Türkiye’de terörün son 15 yıllık bilançosunda sekiz büyük hain saldırıya maruz kaldık. İlki 15 Kasım–20 Kasım 2003 döneminde peşi sıra gerçekleştirilmiş olan Neve Şalom, HSBC binası ve İngiliz Konsolosluğu saldırılarıydı. Bunu 11 Mayıs 2013’te Reyhanlı, 5 Haziran 2015’te Diyarbakır, 20 Temmuz 2015’te Suruç, 10 Ekim 2015’te Ankara Ulus, 12 Ocak 2016’da İstanbul Sultanahmet, 17 Şubat 2016’da Ankara Merasim Sokak, 13 Mart 2016’da Ankara Kızılay terör eylemleri izlemişti. Tüm bu saldırıların ardından sükunet içinde kalabilmiş piyasa davranışı, ortak tepkisel kalıbımız olmuştur. Teröre cesaret vermeyen bir finansal istikrar tablosu ortaya koymuştur. 

Terörün global finansal sistem etkileriyse; farklı farklı piyasalarda, farklı farklı oynaklık şeklinde gerçekleşmiştir. Endüstriyel ekonomilerin görece derinliği olan gelişmiş piyasaları ve gelişmekte olan ülkelerin daha sığ kalan yerel piyasaları, terör sonrası farklı oynaklık tepkileri vermişlerdir. 1998 yılında İngiltere’nin kuzeyinde İrlanda’da yaşanmış terör saldırısını, 11 Eylül 2001’de ABD’de ikiz kulelere gerçekleştirilmiş terör eylemini ya da 7 Temmuz 2005’te Londra metrosunda patlatılmış bombaları düşünelim. Bu üç büyük terör eylemlerinin de hemen sonrasında piyasanın tepkisi, artan oynaklık şeklinde olmuştu. Öte yandan küresel serbest sermaye; Rusya Grozny, Irak, Yeni Delhi, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara yönelik terör saldırısı sonrası herhangi bir oynak tepki vermemişlerdir. 

Öyleyse bu iki farklı davranış ekonomisinden kazanılan sonuçları sıralamak gerekiyor. Terör sonrası piyasa oynaklığının gelişmiş ile gelişmekte olan ülkeler boyutundaki farklılaşması dört seçenek sunuyor: a) Terörün ana gayesi olan tedirginlik, korku ve endişe; gelişmiş piyasalarda saldırısı sonrasına hakim olurken, gelişmekte olan piyasalarda bu sosyal emel finansal destek görmemektedir. b) Küresel yatırımcı terör olaylarının ardından karşılaşabileceği zarar endişesiyle, terör saldırısına maruz ülkede ek bir “spekülatif atak” yükü oluşturamadan, ekonomik dönüşüm süreci tamamlanmaktadır.  c) Gelişmiş piyasalardaki terör saldırısı, iki ay kadar uzayabilen “finansal istikrarsızlığa” dönüşebilmektedir. d) Ağustos 2007 sonrasındaki küresel sistemik kriz, hükümetlerle piyasaları karşı karşıya getirmişti. Piyasalar, gelişmiş ülkelerin reel ekonomiklerinin zayıf ya da güçlü olmasına aldırmaksızın, tam 11 katına kadar artabilmiş kaldıraçlarla türev enstrümanlarda derinlik oluşturmuştur. Denetim eksikliğini, hükümetlere karşı bir koz olarak kullanmıştır. 

cats-130.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar