Politikacılar ve ekonomi

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

OECD bu hafta yayınladığı üye ülkelerinin ekonomik görünüme ilişkin raporda politikacıların kriz konusunda daha aktif ve kararlı bir tutum almasını salık verdi.

Türk halkı balık hafızalı, yani yaşananları çabuk unutan olarak görülür, fakat Batı Avrupa halkının öyle olduğunu söyleyene pek rastlamadım. Yani geçmişte yaşananları unutmaz, okumadan yazanlara, okumadan konuşanlara, okumadan politikacı olanlara pek güvenmez. OECD bu önerisi ile diğer ülke halklarını da, bizim gibi sanıyor diye düşünmeye başladım.

Buraya vurgu yapmamın nedeni OECD'nin açıklamasının içeriği. Eminim biraz eli kitap, dergi, gazete tutan bir OECD ülkesi yurttaşı (Türkiye'yi dışarıda tutabilirsiniz) bu açıklamayı gördüğünde, OECD'ye, bunlar da Türkiye'dekiler gibi döndüler mi diye söylenmişlerdir.

Çünkü aynı OECD (kardeş diğer kurumları IMF, Dünya Bankası gibi) kriz öncesi politikacıların ekonomiye karışmamalarını, ekonominin kendi dinamikleri içinde doğal seyrinde dengeye ulaşacağını öğütlüyorlardı. Hatta politikacıların ekonomiye müdahalelerini engellemek için çeşitli özerk kurumlar oluşturarak olası müdahalelerinde yolunu kesmeye çalışmışlardı.

Sonuçta diğer ülkelere bu tür kurumsal yapılanmayı öneren ülkeler de, (ABD, AB ülkeleri gibi) öğüdü tutup ekonomilerini buna göre yapılandıran ülkelerde de, tam tersi gelişmeler yaşandı. Örneğin özerk kurumlarca denetlenen bankalar birçok ülkede battı. Bağımsız merkez bankaları hükümetlere destek vermek için tapındıkları fiyat istikrarı hedefini unutup, finansal sistemde yeniden istikrarı yakalanmaya odaklandılar.

Bunun bir örneğini çarşamba günü altı büyük merkez bankasının swap (takas) anlaşmalarında baz puanı aşağıya çekmeleri ile yaşadık. Merkez bankaları bu atağı ABD'de 15 büyük bankanın görünümüne ilişkin yeni bir aşağıya çekme sonrası yaptılar. (Burada okuyucuya anımsatmak isterim, bu bankalardan bazıları Türkiye'de faaliyet gösteriyor, bazılarda kimi bankaların ortağı. Dolayısıyla bu gelişmeye Türkiye'de faaliyet de olan bazı bankaların notu düşürüldü diye de görebilirsiniz).

Şimdi kendi kendimize bir soru soralım. Merkez bankaları müdahale için neden bu zamana kadar beklediler? Benim bu soruya yanıtım, aslında krizin tüm aşamaları için geçerli. Bu krizi OECD'nin hadi biraz çaba gösterin dediği hükümetler ve onların liderleri iyi yönetemedi. Büyük iktisatçı Joseph Alois Schumpeter'in 1929 krizi için söylediği "büyük krizler, büyük liderler, lider ülkeler" gerektirir sözü 2008 krizi için de geçerlidir.

1929 krizi belli bir zaman sonra ABD'de Franklin Delano Roosevelt başkan seçilmesi ile aradığı lideri buldu. Belki John Maynard Keynes gibi bir iktisatçının varlığı da Başkan'ın işini kolaylaştırdı. Bu iki kişinin bir özeliği vardı: "fikirleri berraktı".

Buna karşın 2008 krizinde hala ne büyük bir lider ne de büyük bir iktisatçı ortaya çıkmadı. Obama bu konuda başarısız oldu. Çünkü o da krizin yaratıcıları ile göbek bağını kesemedi, tam aksine onların reçetelerine itibar etti, etmeye devam ediyor.

Göreve geldiği günlerde halkın beslediği umutlar bu yüzden söndü. Doğrusu ben de yanıldım. Obama Cumhuriyetçilerden daha muhafazakar çıktı. ABD kökenli önemli iktisatçılarda yine göbek bağları nedeni ile yeni bir politika öneremediler. F. Mishkin'in krizin yaratıcıların yanında yer alması hiç şaşırtıcı değil.

Bu süreçte belki lider olabilme yönünde bir adım öne çıkan kişi Almanya Başbakanı Angela Dorothea Merkel oldu. Ancak o da hareket etme de yavaş kaldı. Fakat her şeyden önemlisi, liderlerinde, iktisatçılarında fikirleri de bir türlü netleşmedi, berraklaşmadı, hep bulanık sularda bizleri gezdirdiler.

Sanırım bizi yeniden kriz öncesi sisteme mahkum etme çabası onların temel kısıtı olmaya devam ediyor. Ama geniş kitleler bu mönüye itiraz ediyor. Bundan dolayı krizin hala "lider ülke ve lider siyasetçiyi" beklediğini söyleyebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019