Savaş, çatışma, silah: ekonominin sözcükleri?

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Dünya gazetesinde yeni yazmaya başladığım günlerde (o günlerde krizin alevi hepimizin yüzünü yalıyordu) köşe yazılarımdan birinde dünyanın yeni bir para sisteminin inşası sürecinde olduğunu anlatmıştım. Doğrusu ben de, inşa sürecinin bu kadar uzun süre devam edeceğini düşünmüyordum. Fakat sürdü. Daha beteri inşa süreci zor geçiyor. İşler o kadar karıştı ki, bu hafta döviz kuru (doğal olarak döviz kuru sistemi) üzerinde yapılan tartışmalarda kullanılan sözcükler: savaş, çatışma ve silah oldu.

Bakın tartışma ne hale geldi: IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn 3 Ekim'de yaptığı verdiği demeçte, Japonya'nın izlediği kur politikası, bir döviz  kuru savaşına benzeterek Japonya para arzını artırarak, yenin değerini düşürmeye yönelik izlediği politikaları, bir kolay para politikası silahı olarak gördüğünü söyledi. Yine aynı tarihte Financial Times gazetesi başyazarı Martin Wolf yaşananları döviz kuru savaşı olarak niteledi. Kahn ve Wolf'un bu sözcükleri kullanmasının nedeni Japon Merkez Bankasının (BoJ) aldığı kararlar oldu. Bu kararlar sonucunda Japon devlet tahvilleri, hisse senetleri ve altın fiyatları yükseldi.

Daha bu demeçlerin sıcaklığı azalmadan Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Wen Jiabao, Çin'in ulusal parası rembinminin değerini yukarıya çekmek gibi bir planlarının olmadığını söyledi. Çin Başbakanı'nın bu söylemi önemli. Çünkü geçen hafta ABD kongresi, Çin'in ABD'ye olan ihracatını zorlaştırıcı kararlar aldı.

Tüm bu tartışmaların üzerine IMF, herkesi "dünya ekonomisindeki kırılganlıklara"  dikkat etmesi gerektiğini açıklaması geldi. Bu tartışmalar, her ne kadar dünya ekonomisi pozitif büyümeye dönse de, krizin tamamen bitmediğini göstermekte. Sorunun çatışmaya dönüşmesinin altında her ülkenin dünya ticaretin daha fazla pay alma girişimi yatıyor. Çünkü kim daha çok ihracat yaparsa, milli geliri artacak,  işsizlik oranı düşecek. Mevcut ortamda bu hedefe erişmek için her yol mübah görülüyor. Yıllardır serbest dış ticaretin bayrağını elinden düşürmeyen ABD'nin Çin'e karşı koruyucu önlemler alması, sanırım bu eğilimin en güzel örneği.

Bu noktada biraz çok bilirlik olsa da şunu da açıkça söylemek zorundayız: Bu savaştan kimse kazançlı çıkmaz. Sorunun çözümü yeni bir uluslararası para sisteminin bir an önce kurulmasıdır. Bunun için IMF'ye önemli görev düşüyor.  O da bu göreve talip. Ancak büyük patron ABD'den icazet alabilmiş değil. Dolayısıyla sorunun çözümü ABD'nin takınacağa tavra bağlı. ABD'nin yavaştan alması nedeni ise henüz bazı sorulara kendisinin de tam yanıt bulamaması. Özellikle küresel sermayeye engel koyulması daha da önemlisi hangi yöntemle engel koyulacağı sorusu yanıt bekliyor.

Geldiğimiz noktada yeni küresel para sistemin esnek kur sistemi olmayacağı kesin. Şu anda bunu hiçbir ülke ifade etmiyor ise de, artık sistemi tam anlamı ile uygulayan kalmadı. Sermaye hareketlerinin önüne belli engeller koyulacağı da kesin. Dolayısıyla yeni sisteme hemen uyum gösterecekler şimdi den bu ilkeleri benimseyen ülkeler olacak.

Böyle bir sisteme en hazırlıksız ülkelerden birisi ise Türkiye. Kısa vadeli sermaye hareketlerine bağlı bir cari açık finansman modeli uygulayan, dış ticaretin ciddi sorunlar olan Türkiye, gerekli önlemleri almaz ise yeni sisteme uyumda çok zorlanacak.       

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019