Süper Lig özelleştirilebilir mi?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

 

 

 
Süper Lig'in bugünkü koşullarda özelleştirilebilmesi için mutlaka çok ciddi çalışmalar yapılmalı ve doğru modellemeler oluşturulmalıdır. Kulüplerin genel uzlaşmasına bağlı ve futbolun uzun vadede yararına olacak bir yapılanma içinde stratejiler oluşturulmalıdır. Aceleye getirilmemelidir. 
 
Son zamanlarda Süper Lig'in özelleştirilmesine ilişkin bazı tartışmalar gündeme geldi. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, Avrupa'da özelleştirilmiş bir futbol ligi bulunmuyor. Tam olarak benzemese bile Kuzey Amerikan sportif organizasyonlarından Ulusal Basketbol Ligi (NBA), Ulusal Futbol Ligi'nde (NFL) olduğu gibi sahipliğin bulunduğu sportif organizasyonlarını (ligleri) görüyoruz. Bu liglerde de tüzel kişi mülkiyet yerine, bireysel veya çok ortaklı mülkiyet yapısını görüyoruz. Ancak gerek bu organizasyonel yapı, gerekse bu liglerde rekabetin farklı örgütlenmiş olması (bu liglerde düşme ve yükselme bulunmuyor) ve ücret tavanı gibi uygulamalar nedeniyle, tamamen Avrupa futbolundan farklı özellik ve örgütlenmeye sahip olan Kuzey Avrupa tipi sportif örgütlenme modeli, Avrupa futboluna uygun görünmüyor.
Ancak, bu liglerde bile lig organizasyonunun özelleştirildiğini göremiyoruz.
 
Mülkiyet yapısının değişmesi demek
 
Özelleştirme kamusal mülkiyetin özel mülkiyete geçmesi anlamına geliyor. Yani, mülkiyetin yapısı değişiyor. Bu özelleştirilecek şirketin hisselerinin ya blok olarak ya da halka arz ile satılmasını ifade ediyor. Böylesi bir durumda özelleştirilecek şirkete ya da kuruma bir talep yaratmak gerekiyor. Talebin özel mülkiyet tarafından gelmesi esas olduğuna göre, özelleştirilecek şirketin mutlaka karlı olması gerekiyor ki, satılacak kuruma bir talep oluşsun.
 
Yıllık ciddi maliyetleri bulunan, toplamda finansal açık veren, kar etmeyen ve finansal olumsuzlukları bulunan bir futbol ligine/ bir kuruma alıcı bulmak çok da mümkün görünmüyor. Bu bağlamda dile getirecek olursak, salt geçen sene Digitürk'ün tüm Süper Lig kulüplerine ödediği naklen yayın bedeli 574 milyon TL'ye (yaklaşık 430 milyon dolar) ulaşıyor. Ve toplamda geçen sene Süper Lig önemli bir miktarda zarara da imza atmış durumda. 
 
Bu açıdan bakıldığında, Süper Lig'in özelleştirilmesi teorik olarak mümkün olmakla birlikte, kurulacak Süper Lig AŞ'nin hissesini herhangi bir özel şirket ya da kuruma veya mali yatırımcı satmak pratikte çok da mümkün görünmüyor.
 
tugrul_aksar-001.jpg
 
Süper Lig bugünkü değerini hak ediyor mu?
 
Satılacak ürünün/malın/ligin değeri, pazar değeri bir şekilde oluşur ancak, oluşacak bu değer, Süper Lig'in bugün yarattığı parasal değere ulaşır mı, burası da tartışmalı görünüyor. Çünkü Süper Lig'i satın alacak kurumun ödediği parayı çıkartabilmesi için lig maçlarını bir şekilde dışarıda ve içeride satıyor olması, orta veya uzun vadede ödediği parayı bu yatırımdan geri alıyor olabilmesi gerekiyor.
 
Reytingi olmayan, kalitesi düşük, rekabetçi dengesi büyükleri korumaya yönelik, kendi iç dinamikleriyle gelir yaratamayan, devlet subvansiyonuyla ayakta duran, dışarıda pazarı olmayan, içeride pazarı devlet destekli oluşturulan bir ligi kim neden satın alsın ki? 
 
Olumsuzluğa neden olabilir mi?
 
Kulüplerimizin, sonuçta futbolumuzun gelirlerini artırabilmek amacıyla oluşturulması hedeflenen kulüp üst yapılanması konumundaki Süper Lig AŞ'yi, özelleştirme kapsamında, devlet satışa çıkarttığında bazı olumsuz olasılıklarla da karşılaşma ihtimalimiz bulunuyor.
 
1) Özelleştirme ile elde olunan tutarların milyar dolarlar mertebesine ulaşabileceğine pek olasılık veremiyorum. Olası bir özelleştirme de Süper Lig kulüplerine bugünden daha az bir gelir yaratılırsa, bu durum kulüplerimizi olumsuz etkileyebilecektir. 
 
2) Kuzey Amerika tipi sportif örgütlenme örneğinde çok sık yaşanan bir sorunla da karşı karşıya kalabiliriz. Bu örnekte de görüldüğü üzere, özelleştirilen Lig'de mülkiyeti elinde bulunduran sahip ile Süper Lig kulüpleri arasında olası bir finansal uzlaşmazlıkta Süper Lig A.Ş. sahibi lokavt ilan ederse veya Süper Lig kulüpleri greve giderse neler olacak?
 
3) Süper Lig AŞ'nin sahibi olacak kişi/kurum kulüplere istikrarlı bir şekilde gelecek yıllara ilişkin istikrarlı ve kalıcı gelir yaratabilecek ve bunu kulüplere dağıtabilecek mi? 
4) Böylesi bir yapılanma içinde Süper Lig AŞ sahibine ekstra bir avantaj devlet tarafından sağlanacak mı?
 
Şirketleşme çözüm mü?
 
Bu oluşum sürecinde kulüplerin şirketleştirilmesi bir çözüm olabilir, ancak iktisadi, mali ve sportif başarının garantisi olamaz. Çünkü bugün şirket şeklinde organize olup ta iflas edip küme düşen, tarih sahnesinden çekilmiş birçok örneğe tanık oluyoruz. Şirketleşmek kulüpleri daha fazla borca itiyor. Şirketleşen kulüpler otomatikman şirketler hukuku ve ticaret kanuna tabi oluyorlar ve vergisel konularda sorumlulukları alabildiğine artıyor. Dernek statüsündeki akçeli ve yasal bütün avantajlarını yitiriyorlar. Şirketleşen kulüpler doğal olarak üçüncü kişi ya da kurumlara finansal yükümlülüklerini yerine getiremediklerinde iflas ettirilebiliyorlar. Oysa dernek statüsünde ibra müessesi genel kurul üyelerinin ve yönetimin inisiyatifinde. Şirketlerde ise böylesi bir avantaj bulunmuyor. Bu nedenle şirketleşmek isteyen kulüplerin, bu isteklerini bir kez daha gözden geçirmelerinde yarar var. Ancak, bugünkü dernek yapılanmasıyla da yola devam edemeyiz. Çalıştırılmayan ibra müessesesi, başkanlık sultasıyla idare edilen iktisadi, finansal ve yönetsel yapı, devlet sübvansiyonuna bağlı mali yapılarla dernek olarak başarıya ulaşma şansımız bulunmuyor.
 
Sonuç
 
Ülkemizde Süper Lig'in yeniden yapılandırılması tarihsel bir zorunluluk olarak önümüzde duruyor. Süper Lig kesinlikle fonksiyonel ve yönetsel olarak güçler ayrılığı ilkesine göre yeniden organize olmalı. Bu kapsamda kulüplerimizin mutlaka şirketleşmeleri gerekmemekle birlikte, kurumsal yönetimin tüm kulüplerimiz için bir zorunluluk haline getirilmesi ve kulüplerimizin başkanlık sultasından kurtarılması gerekiyor. 
 
Süper Lig'in bugünkü koşullarda özelleştirilebilmesi için mutlaka çok ciddi çalışmalar yapılmalı ve doğru modellemeler oluşturulmalıdır. Konu enine boyuna tartışılarak, kulüplerin genel uzlaşmasına bağlı ve futbolun uzun vadede yararına olacak bir yapılanma içinde stratejiler oluşturulmalıdır. Böylesi bir konuya yönelmek, aceleye getirilmemelidir. Her şeyden kulüplerimizin sağlıklı geleceklerini düşünmek durumundayız. Bu sebeple, önümüzdeki birkaç yıl içinde öncelikle tüm kulüplerimizde kurumsal yönetim ve yönetişimin egemen örgüt modeli haline getirilerek; şeffaf, hesap verebilir, denetlenebilir, paydaşlarına karşı sorumluluklarını yerine getirebilen bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Türk futbolunun kurtuluşu, kulüplerimizin yönetsel yetersizliklerinin giderilmesine, sağlıklı bir mali ve iktisadi yapıya süreç içinde ulaşılmasına bağlıdır. Aksi halde, bugünkü koşullarda Süper Lig AŞ oluşturulsa bile, adı olan, ama kendisi olmayan bir lig olacaktır.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar