Tavukçu Mahallesi'ni niye yok ettiniz?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Dikkatli okurların gözünden kaçmadı; köşe yazılarıma geçen hafta üç gün ara verdim. Ablamın eşi eniştem Osman Hasçuhadar uzun süredir mücadele ettiği hastalığa yenik düştü. Cenazeye katılmak için Kayseri'ye gittim.

Genellikle yılda bir-iki kez ziyaret ettiğim Kayseri'yi bu kez biraz daha farklı gözle izlemeye çalıştım.
Kayseri, baklava dilimi gibi düzgün ve geniş caddeleri olan, yeni yerleşim yerlerinde otopark sorunu adeta hiç bulunmayan bir şehir.
Kayseri dümdüz. Herhalde metro yapmak için bundan daha uygun bir şehir az bulunur. Ama gelin görün ki metro yerine tümü yer üstünde olan hafif raylı sistem tercih edilmiş ve bu yüzden şehrin yükünü taşıyan en büyük cadde konumundaki Sivas Caddesi'nde trafiğin sıkışmasına yol açılmış. Raylı sistemin en azından Sivas Caddesi'ndeki bölümü yer altından gidebilirdi. Ama yine de kilometrelerce raylı sistemin tamamlanmış olması önemli bir hizmet.
Ayrıca gün gelir raylı sistemin belli bölümleri yer altına alınabilir. Bunları geri dönüşü mümkün yanlışlar olarak görebiliriz.
Ama ne yazık ki geri dönüşü olmayan yanlış adımlar da atılmış.

Evimizi bulamadık

Cenaze dönüşü ağabeyimle birlikte çocukluğumuzun geçtiği Kiçikapı semtinin arka tarafında kalan Tavukçu Mahallesi'ne gidip eski evimizi aradık.
Evet aradık!
Çünkü ne sokaklar kalmış ortada, ne ev!
Yok olan yalnızca sokaklar ya da birkaç ev de değil, koskoca mahalle ortadan kaldırılmış, mahalle!
Evimizin bulunduğu yeri, karşısında yalnızca taşları kalmış sokak çeşmesine bakarak bulabildik. Çeşmeyi de arkasında uzanan bir vakfa ait olduğunu sandığım ve halen kullanılan büyük bir bahçe sayesinde.
Evimiz yerle bir olmuş, molozları bile yok artık.
O zamanlar gözümüze büyük bir meydan gibi görünen Kiçikapı'dan evimize çok uzun bir yol vardı adeta. O yol kısalmış da kısalmış, üç beş adıma inmiş. Tabii ki biz öyle hissettik.
Rahmetli eniştem sağlıklı günlerinde bir keresinde Tavukçu Mahallesi'nde yerini bulmakta zorlandığımız, arsaya dönmüş, avlusuyla birlikte belki ancak 100 metrekare olan ev için "Yıkıldı gitti ama sanki biz ev varmış gibi deprem vergisi ödedik" demişti.
Bizimki de dahil çoğu eski olan evlerin birkaçı hariç hiçbirinin tarihi bir değeri yoktu. Ama sokaklar da korunamaz değildi ya. Arnavut kaldırımıyla kaplı sokaklar kaybolmuş, toprak yollar çıkmış ortaya.
Sahi o Arnavut kaldırımlarını kim sökmüş, nereye götürmüş olabilir ki?

Kökten çözüm yıkmak!

Belli ki çoğu ev bakımsızlıktan kendiliğinden yıkılmış, biz de dahil sahipler bir şey yapmamış, yapamamış; belediye de pek ilgilenmemiş. Anlatılanlara göre mahalle yıkık dökük ve suç yuvası haline gelince tümden yerle bir edilmiş.
Ama iyi kötü korunmaya çalışılan birkaç ev görmek teselli oldu. Çevrede özellikle Ermenilerden kalan çok sayıda eski ev vardı. Onların birkaç tanesi nasıl olmuşsa ayakta kalmış, hatta iyi kötü restorasyon da yapılmış.
Öyle anlaşılıyor ki özünde eski Kayseri'yi yaşatmak adına pek bir şey yapılmamış.
İnsan sormadan edemiyor...
Hadi bazı evlerin yıkılması kaçınılmazdı, diğerlerini niye yıktınız, yıkılmalarına niye göz yumdunuz ki?
Tarihi niteliği tartışma götürse de ahşap evleri koruyamaz mıydınız?
Hadi evleri koruyamadınız, o Arnavut kaldırımları nereye gitti?
Kayseri'yi düzgün ve geniş caddelere sahip bir kent yaptınız; iyi güzel de eskinin yok olmasına niye göz yumdunuz ki?
Gerekçe olarak görülemez ama yıkılan, hatta yok edilen bu eski evlerin olduğu mahallelerden ne yol geçmiş, ne yapılaşma var. Hem şehir o tarafa doğru büyümüyor.
Kayseri şimdiki büyüklüğüyle dikkate alındığında yerle bir edilen bu mahalleler avuç içi kadar kalır. Korumak çok mu zordu yani?

Neyse ki lise duruyor

Tavukçu Mahallesi'ne giderken mezun olduğum Kayseri Lisesi'nin yanından geçtim. Tarihi lise binası tabii ki korunuyor. Lise 3'lerin eğitim gördüğü bölüm de bir süre önce müzeye dönüştürülmüştü.
Yine Kiçikapı'da bazı eski evler restore edilmiş, lisenin yakınındaki kilise duruyor, dış kaleden ayakta kalan yerler restorasyonla desteklenerek korunmaya eskiden olduğu gibi devam ediliyor.
Peki Kayseri Belediyesi'nin yine Kiçikapı'daki eski binası kime fazla geldi de yıkıldı? Tarihi bir bina değildi ama nostaljik bir bina olarak korunamaz mıydı? Bina ayakta kalamayacak kadar eski miydi, onu bilemem.
Ve eski stadyumu yıkıp yerine devasa bir park yapmak olmazdı tabii ki; orası da betona yenilmiş.

Yeniyi herkes yapar ya eskiyi?

Yeni binaları, yeni yolları, köprüleri, barajları herkes yapar.
Yeniyi yapmaktan kolay ne var!
Hele hele tarihi yok etmeyi göze aldınız mı, bastırdınız mı parayı ya da verdiniz mi taahhüdü yeniyi yapmaktan, yaptırmaktan kolay ne var!
Siz eskiyi yapabilir misiniz, onu söyleyin!
Tavukçu Mahallesi'nin eski taş evlerini yapabilir misiniz mesela?
On bin yıl önceye dönebilir ve Baraj suları altında kalacak Hasankeyf'i yeniden inşa edebilir misiniz?
Karadeniz'in o güzelim Ayder yaylasının bir benzerini oluşturabilir misiniz?
Kırk yılda, elli yılda ortaya çıkan ormanlar iki gün içinde yanıp kül olduğunda (dikerseniz eğer) yerine diktiğiniz fidanları üç beş günde büyütebilir misiniz?

Bir yanlışlık var ama...

Yeniyi birkaç yılda yaparsınız.
Eskiyi bir daha geri getiremezsiniz.
İyi de bizim bu eskiye olan, mevcuda olan adeta hınç boyutuna varmış bakışımızın nedeni ne?
Bir yerlerde yanlış yapmıyor muyuz...
Tarımda kendi kendimizi baltalıyoruz, üretici bin pişman.
Sanayide aynı şekilde yerli üretimi adeta cezalandırıyoruz.
Vatandaşın kafası her daim karışık. Bizzat devlet kurumlarının yaptığı çalışmalar ekonomiye güvenin görülmedik ölçüde düşük seyrettiğini gösteriyor. Bu güvensizlik tüketimi aşağı çekiyor, az tüketim de az üretime yol açıyor.
Bir mülteci sorununa batmışız ki, üç beş yıl sonra bu günleri mumla arayacağız. Şimdinin çocuk mültecileri delikanlı çağına gelince işsiz, eğitimsiz, sorumsuz bireyler olarak küçük mafyacıklar halinde başımıza bela olacak.

Sanayiciler de çok dertli

Bir başka ziyaretimde Kayserili sanayici dostların dertlerini nakletmek niyetindeyim.
Özellikle KOBİ'ler; öyle dertliler ki, biliyorum.
Bu durum tabii ki yalnızca Kayseri'dekilere özgü değil.
Hem zaten bileşik kaplar gibiyiz, herhangi bir şehirdeki sorunun başka bir şehri etkilememesi, orada da benzer sorunlar ortaya çıkmaması mümkün mü?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar