Tiki-taka ve MHK

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Fenerbahçe ve Galatasaray’ın maçlarını kazanmalarının ardından Beşiktaş için liderliği devam ettirme yolunda tek seçenek Çaykur Rizespor galibiyeti idi. Bu durumun futbolcular üzerindeki stres yükünü arttırabileceğini düşünenler maç başladığında yanıldılar. Siyah-beyazlılar, başlama düdüğü ile birlikte yine bilindik futbollarını sergilemeye koyuldular. Elbette bahsettiğimiz stres yükü ligin sonları yaklaştıkça ortaya çıkacaktır. Bunu da bir not olarak belirtmekte fayda var. İlk devrede konuk Rizespor’un oyuna ortak görüntüsü daha çok Kweuke’nin topu dinlendirebilmesi ve Beşiktaş stoperlerine fizik üstünlük kurmasıyla mümkün olabildi. İlk 45 dakikada Rhodolfo ile eşleşen Kamerunlu futbolcu, ilk toplara her zaman önce dokunan isim oldu. Hal böyleyken, Kweuke’nin ayağından topu geri kazanmak Beşiktaş açısından çok mümkün olmadı. Oysa ikinci 45 dakikada bu futbolcuyu Ersan marke edince, çabukluk avantajını kullanarak ilk topları kazandı ve Rizespor’un en büyük gol umudu da giderek oyunda silikleşti. Rizespor’un güçlü rakibi ile başa baş oynadığı hatta zaman zaman üstünlük kurduğu bölümde kalkan hatalı bir ofsayt bayrağı ile iptal edilen gol ve direkten dönen bir top olduğunu belirtirsek, Beşiktaş’ın şanslı dakikalar yaşadığını da vurgulamış oluruz. Aynı yardımcı ikinci yarıda da Beşiktaş’ın nizami golünü ofsayt gerekçesiyle iptal ettirdi. Anlayacağınız, maçın sonucuna direkt etki etti. Peki ya orta hakem Alper Ulusoy? MHK’nın genç hakemlerin önünü açma adına yaptığı atamalar belki içinde iyi niyet barındırıyor ama hakemler içlerinde “yetenek cevheri” barındırmıyor. Bu kardeşimiz belli ki “Ben farklı hakemlik yapacağım. Sık düdük çalarak oyunu kesmeyeceğim” düşüncesiyle maça çıkmış. Sonuçta ilkokul çocuğunun kolaylıkla görüp çalabileceği faulleri devam ettirdi. Böyle yaparak hem maçın gerilimini yükseltti hem de kartları es geçti. Devam eden kimi avantajları ise oynatmayarak tabiri caizse saç baş yoldurdu. Bu tip vasat ve vasat altı yönetimler belki eylül-ekim aylarında sadece homurtularla karşılanıyor ama MHK bu tutumunu devam ettirdiği sürece ligin son haftalarında çarşı pazar karışır. Şimdiden dostane bir uyarı yapmış olalım.

Hikmet Karaman, Rizespor’un başına geldiği günden bu yana kafasındaki takım kurgusunu oluşturabilmek için çok çaba sarf etti. Sanıyorum halen ideal kurgu ve takım yapısına ulaşabilmiş değil. Örneğin asist ve gol yoluyla skora etki edebilecek bir “playmaker” sunulsa hayır diyeceğini hiç zannetmiyorum. Buna rağmen Rizespor, Türkiye’de büyükler dâhil her takımla başa baş oynayıp üstünlük kurabilecek nitelikte bir ekip oldu. Bunu Fenerbahçe maçından sonra Beşiktaş deplasmanında da gösterdiler. Öte yandan tıpkı Fenerbahçe maçında olduğu gibi fizikli ve dirençli bir on bir ile ikinci bölgeyi sert biçimde savunup, kazanılan topları hızlı kanat akınları yoluyla gol bölgesine ulaştırmak her zaman geçerlilik kazanabilecek bir taktik düşünce değil. Nitekim Beşiktaş, ikinci devrenin büyük bölümünde aynı anda Oğuzhan, Sosa, Gökhan Töre ve Quaresma ile oynayarak Rizespor’un taktik tahtasında kurguladığı dar alanları yetenekli ayaklarıyla aşmasını bildi. Bütün ikinci devre boyunca Karadeniz temsilcisinin ciddi bir atağını göremedik desek sanıyorum abartmamış oluruz. 

1-0’lık skora bakarak şu tespiti yapmak mümkün: Beşiktaş’ın sorunu direkt kaleyi düşünen oyuncularının azlığı. Öyle ki, siyah-beyazlılar kimi zaman arka arkaya on nefis pas yapıp rakip kaleye beş metre bile yaklaşamıyor. Bir başka deyişle bunlar tiki-taka ama lezzetli tiki-taka değil. Quaresma’nın golünü hatırlayacak olursak, bazen direkt kaleyi düşünen futbolcuların varlığı 3 puan kadar önemli hale geliyor. Bu tip maçları kayıpsız geçmeden de şampiyonluk yolunda iddialı olunamıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016