Türkiye, ABD-YPG işbirliğini kabul etmeli

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Amerika Birleşik Devletleri'nin zırhlı araç ve özel kuvvetlerini sevkettiği Türkiye-Suriye sınırında ABD askerleriyle YPG'li güçlerin birlikte nöbet tuttuğu o fotoğrafı hemen hemen tüm gazeteler manşetten gördü. Amerika'nın YPG ile ilgili kararını verdiğine işaret eden bu fotoğrafın Türkiye açısından doğurabileceği sonuçları Emeritus Profesör İlter Turan ile konuştuk...

ABD askerlerinin YPG güçleriyle verdiği görüntü bize ne anlatıyor?

Bu fotoğraf Amerika Birleşik Devletleri’nin(ABD), PYD’nin silahlı kanadı YPG (Yekineyen Parastine Gel-Halkçı Koruma Birlikleri) ile işbirliğini devam ettirmekteki kararlılığını sergiliyor. Bunun bir tezahürü de Türkiye'nin bütün ısrarlarına ve YPG'nin karargahını bombalamış olmasına rağmen, ABD askerlerinin YPG'nin yanında olması, Türk hududuna gelerek Türkiye'nin YPG'ye karşı bir harekatını engelleme çabasına girmesi. Eğer Amerikan hükümeti katında YPG ile olan ilişkiler konusunda geçmişte herhangi bir kararsızlık varsa bile artık bunun ortadan kalkmış olduğuna hükmetmek mümkün. Bu noktadan sonra Türkiye’nin YPG’nin ile ABD'nin işbirliği yapmaya devam edeceğine ve ABD'nin PKK ile YPG'nin ayrı unsurlar olduğu konusunda ısrar edeceğine katlanması gerekecektir.

ABD kararlı göründüğü bu işbirliğinden geri döner mi, peki?

Bu, iki sebepten çok zor görünüyor. Türkiye ‘Siz bu işe YPG'yi hiç karıştırmayın ben DEAŞ’la mücadeleyi kendi askerimle sürdüreceğim’ diyebilir. Ancak bu, çok önemli bir savaş kararıdır ve Türkiye'nin buna hazır olup olmadığını da bilmiyorum. Böyle bir söylemle Amerika’nın kararlılığı değiştirilmek istenebilir. Orada bile iki sorun var. Bunlardan biri ABD’nin YPG ile işbirliğinin yeni olmaması. Şimdi birdenbire YPG'yi bir kenara itmesi, ABD'nin inandırıcılığı konusunda önemli bir sorun ortaya çıkarır. İleride ABD ile işbirliği yapmayı düşünen gruplar ABD'nin güvenilmez bir ortak olacağı düşüncesiyle işbirliğinden kaçınır. İkinci sorun, ABD yalnız bırakacak olsa dahi, YPG'nin haritadan silinmeyecek olması. O zaman YPG zaten şu anda da bir miktar desteğini aldığı Rusya Federasyonu'na daha da fazla bağımlı hale gelecektir. Bunun Türkiye'nin istediği bir sonuç olduğunu zannetmiyorum. Kendimizin yarattığı Esad karşıtı hareketle ve yine kendimizin güçlenmesine zemin hazırladığımız YPG ile karşımıza büyük bir sorun çıkarmış oluyoruz. Bu sorun şu an için bizim ittifak ilişkilerimizi tehdit ediyor. Rusya ile olan ilişkilerimizde sorun yaratabilecek bir konumda. Ve halledemediğimiz sürece, Türkiye açısından stratejik bir güvensizlik unsuru oluşturmaya devam edecektir.

Erdoğan'ın Trump'la görüşmesinde konu gündeme gelir mi?

‘Gidince hesabını soracağım’ tarzı söylemlerin iç tüketim için harcandığını düşünmek mümkün. Bununla beraber, bu sorun büyük ihtimal ABD ile görüşmelerde ortaya atılacaktır. Bir orta yol bulunabilir mi dediğiniz zaman, belki Türkiye'nin YPG'nin varlığını kabul etmesi kaydıyla, YPG'nin hangi bölgelerde ne yapabileceğiyle ilgili sınırların belirlenmesi türünden bir çözüm üzerinde konuşulabilir. Ancak şu ana kadarki ısrarların bir sonuç vermemiş olması, bu konuda fazla ümit beslememizi engelliyor. Nitekim, bunların Membiç'ten çıkarılacağına ilişkin vaatler vardı ve gerçekleştirilmedi. Tam tersine geçen dönem içerisinde YPG'nin gücü azalmış değil artmış ve ABD ile işbirliği zayıflamış değil güçlenmiş gözüküyor. Böyle baktığımızda, Türkiye'yi tatmin edecek bir orta yolun bulunmasının ne kadar güç, belki de olanaksız olduğunu görebiliriz.

Valetta toplantısı AB ile ilişkilerin geleceğine dair ne sinyaller veriyor?

Avrupa Birliği (AB) bir yandan Türkiye'nin izlediği ve demokrasiden uzaklaşma olarak nitelendirdiği yoldan dönmesini istiyor, bu konuda kararlılık sergilemek mecburiyetini hissediyor. Diğer yandan da Türkiye ile ilişkilerin zedelenmesinin kendi yararına olmayacağını görüyor. Türkiye'nin istikrarlı olması ve Türkiye ile güvenilir ilişkiler içinde olmak, AB açısından istenilen şeyler. Önceki hafta dönem Başkanı Malta’nın başkenti Valletta’da bir araya gelen AB dışişleri bakanları, Türkiye ile yürütülen AB üyeliği müzakerelerini masaya yatırdı. Toplantıda bir yanda Türklere sert davranalım, öbür yanda ilişkiyi koparmayalım yönündeki iki tavır ifade edildi. Sonuçta, belki ortak tutumu belirlemekte en fazla ağırlığı olan Almanya ve diğer bazı ülkelerin, ilişkileri koparmamak ve iletişim yoluyla çözüm aramak konusundaki politikayı devam ettirmeye gayret ettikleri anlaşılıyor.

Böylece, Türkiye'nin kendi içinde yaşadığı bir değişikliği onaylamasalar da, durumun bu olduğunu anladıklarını ifade etmiş oluyorlar. Önümüzde Türk, Alman ve diğer AB liderlerinin görüşebilecekleri fırsatlar olacak. Bu çerçevede nasıl bir yol izleneceği daha berrak bir şekilde ortaya çıkacaktır. Fakat benim kestirebildiğim kadarıyla, ilişkiler kopmasa da sorunlu bir seyir izlemeye devam edecektir. Çünkü Türk hükümeti demokrasiye uygun olmadığı düşünülen uygulamalar konusundaki ısrarını devam ettirmektedir. Bunun tuhaf bir tezahürü de Wikipedia'nın yasaklanmış olmasıdır.

Yasak, Wikipedia'yı etkileme imkanlarını daraltıyor

Türk hükümetini DAEŞ'li ilişkili gösteriyormuş, büyüklerimiz hakkında yanlış bilgiler veriyormuş gibi gerekçelerle Wikipedia'nın Türklere yasaklanmasını anlamakta gerçekten çok güçlük çekiyorum. Doğru olmadığını düşündüğünüz maddeleri değiştirmek için girişimde bulunabilirsiniz. Hadi yapamadınız, sizin ikna etmeniz gereken kamuoyları Türkiye'de değil ki. Türk insanı zaten bu olayları ve değerlendirmeleri yakından takip ettiği için biliyor. Buna karşılık yabancıları böyle bir yasakla karşı karşıya bıraktığınız zaman onları olulu yönde etkilemiş olmuyorsunuz. Onlar her şeyi yine özgürce takip edebilecek. Yasak koymakla hem aleyhinizdeki maddelerin dünya çapında reklamını yapıyorsunuz, hem de Türklerin Wikipedia'yı etkileme imkanlarını daraltmış oluyorsunuz. Halbuki Wikipedia yanlışlar varsa kendi içeriğini düzeltebilen bir yapıya sahip. Ayrıca Türkiye’nin rastgele yasaklar uygulayan bir ülke olduğu ve demokratik olmadığı konusundaki ithamları da adeta doğrulayan bir çizgiye gelmiş oluyorsunuz. Birçok meslekdaşım gibi ben de akademik çalışmalarımda bütün tarihleri, günleri ve hatta isimlerin tamamını aklımda tutamadığım için birşey yazarken bir tereddüde düşecek olursam, hemen Wikipedia’ya bir bakıp doğrusunu öğrenerek metne ekleyebiliyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019