Türkiye hangi yolu seçecek?

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e çok şey borçluyuz. Aslında herkesin bildiği ama ilan etmek istemediği gerçeği bir hamlede açık etti. Putin’in çok iyi planlanmış Ukrayna hamlesi, yeni küresel düzenin Batı’nın güdümünde, barış ve kardeşlik içinde kurulmasını beklemenin hayal olduğunu herkese gösterdi. Putin’in ne demek istediği açıktı, “sizin Soğuk Savaş sonrasında kurduğunuz ve bize empoze ettiğiniz oyun benim için bitti,  ben artık farklı bir oyun oynayacağım” diyordu Rusya’nın güçlü lideri.

Putin için “güçlü lider” deyimini, ülkesinde tüm iktidar odaklarına hükmeden ve bütün gücü elinde toplayan bir lideri tanımlamak amacıyla kullanıyorum. Putin’in kurduğu ekonomik yapı büyük ölçüde petrol ve doğal gaz gelirlerinin onun gözetimi altındaki bir şebeke (network) tarafından dağıtılmasına dayanıyor. Bu tabii ki çok basite indirgenmiş bir değerlendirme ama Putin’in hükmettiği Rusya’nın teknolojide bir atılım yaparak modern bir ekonominin temellerini atamadığı ortada. Putin’in kurduğu tek adam rejimi, özgürlüklere getirdiği sınırlamalarla yaratıcı beyinlerin yeşerteceği bir modern ekonominin doğmasını engelliyor.

Batı’nın tepkisi 

Ukrayna hamlesiyle Batı’ya açıkça meydan okuyan Putin’in bundan böyle Batı’nın gözünde farklı bir yere oturtulacağı kesin. Rusya’ya karşı uygulanmaya başlanan ekonomik önlemlerin ve yaptırımların Rusya ekonomisini olumsuz etkilemesi kaçınılmaz. Büyük ölçüde Batı’nın kontrolünde olan küresel finans sisteminin, önde gelen Rus zenginlerinden başlayarak Rusya’yı kara listeye alması halinde Putin’in işi daha da zorlaşır. Son günlerde Batı medyasına sızmaya başlayan haberlerde, Putin’in milyarlarca dolarlık kişisel servetinin de bu süreçte açığa çıkabileceği ileri sürülüyor. 

Putin’in Batı dünyasıyla ilişkilerinin bu noktaya geldiği bir ortamda, onun benimsediği tek adam yönetimini hatırlatan uygulamalara yönelmenin, Batı dünyasını ve küresel finans sistemini hedef alan bir söyleme sarılmanın Batı’da hiç hoş karşılanmayacağı açık. Önümüzdeki dönemde Batı’nın bu konudaki duyarlığının hissedilir biçimde artacağını göreceğiz. 

Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un Türkiye ziyareti sırasında, Türkiye’deki antidemokratik uygulamalara dikkat çekmesi ve ciddi uyarılarda bulunması da bu çerçevede değerlendirilmesi gereken bir gelişme. Türkiye’nin Putin’in yolunu çağrıştıran bir yola girmesi halinde bu tür uyarıların artması beklenebilir. Küresel finans piyasalarının Türkiye’ye bakışının bu gelişmelerden olumsuz etkilenmesi de doğaldır. 

Türkiye’nin yolu

Başbakan Erdoğan’ın çevresinde, Türkiye’nin de Putin’in yoluna benzer bir yola girmesini, Avrupa’nın ve ABD’nin antidemokratik gelişmelerle ilgili uyarılarına kulak asmayarak kendi tek adam rejimini konsolide etme yoluna gitmesini önerenlerin bulunduğu bir sır değil. Sayın Başbakan’ın tavrı ve söylemi de bu tür telkinlere hiç de soğuk bakmadığını düşündürüyor. 

Öte yandan böyle bir yola girmenin Türkiye için doğuracağı olumsuz sonuçların farkında olan ve bunu önlemek için çaba harcayanlar da var. Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Yardımcısı Babacan’ın da zaman zaman bu çabalara destek veren açıklamalar yaptığını görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayacak olan süreçte kimin hangi göreve geleceği ve iktidar partisinin nasıl yönetileceği belirlenirken bu yol tercihi de netlik kazanabilir. 

Hangi yol kazandırır?      

Türkiye’nin Putin’in yoluna benzer bir yola girmesinin bize neler kazandıracağını bilmiyorum ama neler kaybettireceğini düşünmek çok zor değil. 

Bir kere Avrupa’nın, ABD’nin ve uluslararası finans piyasalarının güvenini kaybedecek olan bir Türkiye’nin büyük projelerini ve ekonomik büyümesini finanse edecek kaynakları bulması büyük ölçüde zorlaşacaktır. Büyümeyi kredi genişlemesiyle ve devlet garantileriyle ayakta tutma çabası ise Türkiye’yi bir kez daha enflasyon sarmalına sokabilir.

İkincisi, sosyal medyayı yasaklayan ve özgürlüklerin kısıtlayan bir Türkiye’de bir yandan toplumsal gerilim artarken diğer yandan küresel rekabet gücümüzü artıracak yaratıcı ekonomiye geçme şansı da tamamen kaçırılmış olur. 

Bütün bu faktörleri hesaba katarak, Türkiye için hangi yolun daha iyi olacağına siz karar verin. 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar